Her gün on binlerce yolcunun geçtiği, dünyanın en hareketli havacılık merkezlerinden biri olan İstanbul Havalimanı (IST), sıradan bir günde, benzeri görülmemiş bir olaya sahne oldu. Dış hatlar giden yolcu terminalindeki dev bilgi ekranlarına bakan yolcular ve havacılık meraklıları, gözlerine inanamadı. Cezayir, Zürih, Tahran gibi uluslararası destinasyonların arasında, alışılmadık bir satır dikkat çekiyordu: "SABIHA GOKCEN". Evet, yanlış görülmüyordu; İstanbul'un Avrupa yakasındaki dev havalimanından, Anadolu yakasındaki bir diğer önemli merkez olan Sabiha Gökçen Havalimanı'na (SAW) bir uçuş planlanmış gibiydi.

Pegasus Hava Yolları'na ait PC613 sefer sayılı uçuş olarak listelenen bu kayıt, anında bir fısıltı dalgası yarattı. Akıllı telefonların kameraları ekranlara yöneldi, fotoğraflar çekildi ve sosyal medyada "Bu gerçek mi?" sorusuyla paylaşılmaya başlandı. İstanbul'un bir yakasından diğerine uçakla geçme fikri, kentin bitmek bilmeyen trafik çilesini her gün yaşayan milyonlarca insan için hem bir şaka hem de gizli bir hayal gibiydi. Acaba iki havalimanı arasında yeni bir "shuttle" (mekik) seferi mi başlıyordu? Yoksa bu, sadece bir sistem hatası mıydı? Kimse, birazdan yaşanacakların, modern havacılık tarihinin en ilginç anılarından birine dönüşeceğini tahmin edemiyordu.

33 dakikalık rekor uçuş: karadan saatler süren yolculuk havadan nasıl bitti?

Meraklı bekleyiş çok uzun sürmedi. Kısa bir süre sonra, hava trafiğini canlı olarak takip eden uygulamalarda PC613 sefer sayılı, TC-RDR tescilli Airbus A321neo tipi uçağın İstanbul Havalimanı pistinden havalandığı görüldü. Uçak, Marmara Denizi üzerinde kısa bir tur atarak doğuya yöneldi ve rotasını doğrudan Sabiha Gökçen Havalimanı'na çevirdi. Karadan en iyi trafik koşullarında bile saatler süren, yoğun saatlerde ise adeta bir işkenceye dönüşen bu yolculuk, gökyüzünde sadece 33 dakika sürdü. Uçağın tekerlekleri Sabiha Gökçen pistine değdiğinde, İstanbul'un iki yakası arasında belki de tarihin en kısa ve en çok konuşulan ticari uçuşu tamamlanmış oldu.

Bu an, sosyal medyanın gücüyle bir anda viral bir fenomene dönüştü. Uçuş takip uygulamalarından alınan ekran görüntüleri ve havalimanı ekranının fotoğrafı, binlerce kez paylaşıldı. İnsanlar, bu akıl almaz yolculuğun pratikliğini ve İstanbul gerçeğiyle olan ironik tezatlığını konuşuyordu. Karayoluyla 70-80 kilometrelik bir mesafeyi kat etmenin maliyeti ve stresi düşünüldüğünde, 33 dakikalık bir uçuş fikri, birçok kişiye fantastik bir çözüm gibi göründü.

Sosyal medyanın dilindeki sefer: 'taksiyle daha pahalı' esprileri havada uçuştu

Beklendiği gibi, bu sıra dışı sefer, mizah yeteneğiyle bilinen sosyal medya kullanıcıları için bulunmaz bir nimete dönüştü. Yorumlar, espriler ve "meme"ler adeta havada uçuştu. "Sonunda İstanbul trafiğine çözüm bulundu", "Taksiyle gitsem daha uzun sürer ve kesin daha pahalı olurdu", "Uçakta ikram olarak sadece bir yudum su ve 'hoşça kalın' anonsu verilmiştir herhalde" gibi yorumlar en çok beğenilenler arasına girdi.

Türkiye’nin en mutsuz illeri açıklandı
Türkiye’nin en mutsuz illeri açıklandı
İçeriği Görüntüle

Bazı kullanıcılar ise konuyu daha ciddi bir perspektiften ele alarak, bu olayın İstanbul'un ulaşım altyapısındaki sorunları ve iki yaka arasındaki seyahatin zorluğunu ne kadar net bir şekilde ortaya koyduğunu tartıştı. Bir zorunluluktan doğan bu 33 dakikalık uçuş, aslında milyonlarca İstanbullunun her gün yaşadığı saatler süren ulaşım mücadelesinin bir yansımasıydı. Bu kısa uçuşun yarattığı heyecan, aynı zamanda kentin ulaşım sorunlarına karşı duyulan derin bir bıkkınlığın ve yenilikçi çözümlere olan özlemin de bir ifadesiydi.

Perde arkası aralandı: uluslararası bir uçuşun 'divert' hikayesi

Espriler ve tartışmalar devam ederken, havacılık otoriteleri ve Pegasus Hava Yolları'ndan olayın perde arkasını aydınlatan bilgi geldi. Her şey, aslında bir "divert" operasyonundan ibaretti. Havacılık terminolojisinde "divert etmek", bir uçağın planlanan varış havalimanı dışındaki bir meydana, genellikle teknik arıza, olumsuz hava koşulları, yolcu rahatsızlığı veya meydandaki operasyonel bir sorun gibi zorunlu nedenlerle inmesi anlamına geliyordu.

Söz konusu PC613 seferi de aslında Suudi Arabistan'ın Dammam kentinden kalkan ve asıl varış noktası Sabiha Gökçen Havalimanı olan uluslararası bir uçuştu. Ancak uçak, İstanbul hava sahasına yaklaştığı sıralarda, açıklanmayan bir nedenle Sabiha Gökçen'e inemeyerek divert etme kararı aldı ve rotasını en uygun ve en donanımlı meydan olan İstanbul Havalimanı'na çevirdi. Uçak, yüzlerce yolcusuyla birlikte güvenli bir şekilde IST'ye iniş yaptı. Bu durum, uçağın neden bir anda İstanbul Havalimanı'nda ortaya çıktığını ve dış hatlar ekranlarında listelendiğini de açıklıyordu. Çünkü teknik olarak sefer, hala tamamlanmamış bir dış hat uçuşuydu.

Operasyonel bir zorunluluk, viral bir anı oldu

Uluslararası bir uçağın yolcularıyla birlikte planlanmamış bir havalimanına inmesi, havayolu şirketi için karmaşık bir operasyonel süreci de beraberinde getirir. Yolcuların ve bagajlarının asıl varış noktasına en hızlı ve en güvenli şekilde ulaştırılması gerekir. Bu durumda Pegasus Hava Yolları, yolcuları otobüslerle Sabiha Gökçen'e taşımak gibi meşakkatli ve zaman alıcı bir seçenek yerine, en pratik çözümü uygulamayı tercih etti. İstanbul Havalimanı'ndaki zorunlu bekleme ve gerekli izinlerin alınmasının ardından, uçak yolcularıyla birlikte tekrar havalanarak, bu kez olması gereken yere, yani Sabiha Gökçen Havalimanı'na doğru o meşhur 33 dakikalık uçuşunu gerçekleştirdi.

Normal şartlarda kamuoyunun dikkatini çekmeyecek, tamamen teknik ve rutin bir operasyon olan bu "divert sonrası yeniden konumlandırma" uçuşu, bir yolcunun dış hatlar ekranında gördüğü o tuhaf satırı fotoğraflamasıyla bir anda milyonların haberdar olduğu viral bir olaya dönüştü. Bu olay, modern havacılığın ne kadar karmaşık ve anlık çözümler gerektiren bir sistem olduğunu gözler önüne sererken, aynı zamanda bilgi çağında en sıradan operasyonel detayların bile nasıl birer sosyal medya fenomenine dönüşebileceğinin de bir kanıtı oldu.

İstanbul'un iki havalimanı arasında bir hayal mi?

Bu eğlenceli ve ilginç olayın ardında bıraktığı en önemli soru ise şu: Gerçekten de İstanbul'un iki yakasındaki havalimanları arasında düzenli bir hava yolu bağlantısı bir gün mümkün olabilir mi? Bu kısa uçuşun yarattığı sempati, böyle bir talebin potansiyel olarak var olduğunu gösteriyor. Özellikle aktarmalı uluslararası yolcuların bir havalimanından diğerine geçişini kolaylaştırmak veya iş dünyası için zamanın kritik olduğu durumlarda bir alternatif sunmak adına kağıt üzerinde mantıklı görünebilir.

Ancak işin operasyonel ve ekonomik boyutu, bu hayalin gerçekleşmesinin önündeki en büyük engeller. İki havalimanının da dünyanın en yoğun meydanları arasında yer alması, böyle kısa bir uçuş için slot (iniş-kalkış izni) bulmanın zorluğu, operasyonel maliyetler, güvenlik prosedürleri ve çevresel etki gibi faktörler, böyle bir hattı ticari olarak neredeyse imkansız kılıyor. Yine de, bir divert olayının yarattığı bu tesadüf, milyonlarca İstanbulluya bir anlığına da olsa "keşke" dedirterek, kentin ulaşım sorunları üzerine yeniden düşünmek için ilginç bir kapı aralamış oldu.

Kaynak: HABER MERKEZİ