Siyaset sahnesinde son durum kelimenin tam anlamı ile; toz duman!

Üstelik bu toz duman arasında yazılan her yazı, “sansür yasası” rasgele atılan kurşunlar misali sizi de vurabilir! Bir de “Hayat sürprizlerle dolu” kim öle, kim kala diye düşünerek muhalefetin yargıya taşıdığı sansür yasasını beklerken geçen haftaki köşe yazımın rotasını spor sahalarına çevirip “Futbolumuzdaki HAYALLER VE GERÇEKLER”i gündeme getirmiştim.

Ampute Milli Futbol Takımımız’dan futbol liglerimizle ilgili yazdıklarım siz değerli okurlarımdan gelen beklentilerle dolu olumlu kritikler ve mesajlar beni mutlu etti. İşte İzmir’in her konuda “fikir abisi” olan değerli dostum İbrahim Yüncü’den gelen mesaj şöyle idi:

“Ünal beycim, 10 takımlı İzmir ligi ile açtım dünyaya gözümü. Ülküspor-Kültürspor-Yünpamuk Mensucat-Ege Spor kulüpleri vardı. Kim bilir zamanın ne zorlukları ile kurulmuş, ne sıkıntılar yaşanmıştır. Bunların hikayeleri ne kadar ilginçtir. Yazınız için teşekkürler, çok güzel bir yazı. Saygılarımla İbrahim Yüncü”

Tabii ki, değerli dostumun bahsettiği dönemin spor kulüplerini hatırlıyor ve gerek doğum, gerekse meslek yaşım itibariyle çok iyi hatırlamanın ötesinde spor gazetecisi ve yazarı olarak pek çok yazıyı kaleme almıştım. Hatta o dönemde çalıştığım Tercüman Gazetesi’nin 24.3.1981 tarihinde yayınladığı 2 cilt, 900 sayfalık Spor Futbol Ansiklopedisi’nde Ege ve İzmir kulüpleri için A4 kağıdına yazdığım 100 sayfalık yazı ve resimler kitaplıklarda durmaktadır. Değerli okurlarım, sözler uçar, yazılar kalır diye bu notu iliştirdim.

* * *

Ah! Canım İzmir’im ah!

Şair Cahit Külebi’nin Atatürk’e Ağıt şiirinde “İzmir’in denizi kız, kızı deniz,

Sokakları hem kız hem deniz kokar. Bu toprak bizim yurdumuzdur” dediği gibi spor tarihimizde de Batıya açılan penceremiz İzmir’in her semtinde futbol sahası ve de kulüpler vardır. Yani sokaklarında bile futbol oynanır… İbrahim Yüncü’nün sözlerinden sonra İzmir futbolunun tanınmış futbol adamı değerli dostum Bahri Vreskala’nın da bu konudaki görüşlerini bir kolaj yaparak sizlerle paylaşmak istiyorum:

*-“Sizin de bildiğiniz gibi bir çok alanda İLK’ler şehri olan İzmir, futbolun da ilk oynandığı şehirdir. Kulüplerin de çok olması doğaldır. Ancak önemli olan kurulan kulüplerin yaşatılmalarıdır. Bir zamanlar Amcaoğlum, Ağabeyim rahmetli Almus Vreskala’nın 1960lı yıllarda birkaç defa Başkanlık yaptığı Büyük Altay ve Ülküspor nerede? Halamın eşi eniştem rahmetli İlyas Sipahi’nin 1970li yıllarda birkaç defa Başkanlık yaptığı İzmirspor nerede? Bu basit örnek bile İzmir futbolunun özetidir. Bizzat yaşadığım ve tanık olduğum önemli bir hususu paylaşmak istiyorum. O yıllarda Kulüp Başkanı olmak önemli bir olaydı. Ancak o zamanlar Almus Ağabeyim Başkanlığı süresince Altay’a çok fazla maddi yardım yaptı, ama bir TL bile geri almadı, hibe etti. Aynı şekilde eniştem İlyas Sipahi de İzmirspor’a destek verdi ama geri almadı. Üstelik siyasi gücü ile İzmirspor’un Üçyoldaki eski salon ve futbol sahasını imara açtırdı ve kulübe gelir getirecek birçok daire, salon, eğitim tesisleri kazandırdı. Daha sonraları da rahmetli Başkan Cavit Ölçer kazanılan tesisleri değerlendirerek elde edilen maddi olanaklar ile şu anda kullanılan Balçovadaki araziyi ve spor tesislerini kazandırdı. Yani kulüplerine beklentisiz hizmet yapıyorlardı. Şimdi ise istisnalar hariç bu güzel hizmetler maalesef yok. Ne yazık ki Başkanların çoğu beklentili hizmet yapıyorlar. Bu da İbrahim Yüncü’nün dediği gibi kulüp sayılarını azaltıyor. Ama gelin görün ki; Altay’da uzun süre Başkanlık yapan Ağabeyim Almus Vreskala’nın kayıtlarda ismi yok, bu hem vefasızlık hem de saygısızlıktır..”

*-Gençlik ve Spor İl Müdürlüğüm sırasında ziyaretime gelen arkadaşım Altaylı İbrahim Yüncü’nün ısrarlı istek ve takibi ile 1990’lı yıllarda sayın Valimiz Kutlu Aktaş’ın da desteği ile Devlet ve Altay’dan bir TL çıkmadan tarafımdan Gaziemir’deki arazi, futbol sahaları ve spor tesisleri kazandırıldı. Hatta sigortasız işçi çalıştırdım diye mahkemeye bile veriliyordum, sayın Valim Kutlu Aktaş kurtardı. Özetle bu spor tesislerinin Altay’a kazandırılmasında İbrahim Yüncü’nün faydası çoktur. Ama gelin görün ki Altay’dan kimse bana ve İbrahim’e teşekkür etmedi. Tesislerin kazandırılmasında Altaylı meşhur üç aileden hiçbir katkı olmadı. Tesisleri İzmir’e kazandıran Vali Kutlu Aktaş, İl Spor Müdürü Bahri Vreskala ve Altaylı İbrahim Yüncüdür. Ne yazık bugün Altaylı taraftarlardan biri Altay Başkanlığı üstlenmiş ve Altay sahipsiz kalmamıştır. Peki nerede Altay’da başkanlık yapanlar?”

* * *

Gazetemiz Dokuz Eylül’ün hafta içinde “Ege takımları dibe vurdu” şeklindeki haberi hayli ilgi çekti Bahri Vreskala, bu konuya da şu yorumu yaptı:

*-“ 9 Eylül Gazetesi konuyu gayet güzel özetlemiş. Benim de yıllardır mücadele ettiğim yabancı futbolcu, sporcu ve teknik direktöre HAYIR dememin sonucudur. Futbola ciddi anlamda yatırımlar yapılsaydı, tedbirler alınsaydı, beklentili hizmet anlayışı olmasaydı bunlar yaşanmayacaktı. Burada beni üzen iki husus var; Biri Altınordu Futbol Kulübü, diğeri de Göztepe’nin yabancılara satılmasıdır. Biliyorsunuz Seyit Mehmet Özkan A.O.da yabancı futbolcuyu barındırmıyor. Altınordu F.K.deki futbolcuların hepsi kendi evlatlarımızdır. Ama sabırlı olmak ve çalışmalara taviz vermeden devam edilmesi şarttır. Diğer husus da, Süper Lig’deki beş yılın ardından Göztepe’nin Birinci Lige düşmesi ve futbolumuzda tarihi bir ilk olan Danimarkalı Rasmus Ankersen’e satılmasıdır ki, bana göre çok yanlış bir durumdur. Gelecekte bunun acılarını hep birlikte çekeceğiz. Beş milyonluk İzmir’de Göztepe’ye sahip çıkacak kimsenin olmaması çok acı bir tablodur. Ancak geçen günlerde katıldığım İZVAK- İzmir Kulüpler Birliği Vakfı kulüp başkanları basın toplantısında Rasmus Ankersen konuşmasında Göztepe’nin hemen Süper Lige çıkmasından, Birinci Ligde şampiyon olmasından bahsetmedi. Uygulanacak projeler ile ancak beş yıl sonra olabilir dedi. Bizde ise tam aksi, kulüp başkanları sezon açılışında şampiyon olacağız beyanatları ile kendilerinden söz ettiriyorlar, olamayınca da hakemlere saldırıyorlar. İşte bu nedenledir ki, futbolumuzda istenilen başarı gelmiyor. Bu durum devam ettiği süreec de gelmeyecektir. Acı ama gerçek budur.”