Kendime hep sorduğum ama bir türlü yanıtını veremediğim bir sorudur;
"Zirveler neden yapılır?"
Zaten zirveye çıkmışsan, "Zirve" yapmanın anlamı var mıdır?
Eğer daha aşağılardaysan "zirveyi" hedefliyorsan yaptığın toplantının adı neden "zirve"dir o zaman?

Neyse lafı daha fazla uzatmadan konuya girelim yani dünkü "İzmir Spor Zirvesi 2024"e..

İzmir tarihinde ilk kez yapılmasına rağmen Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi'nde (AASM)tarihi bir kalabalığa(!) yol açmayan "Zirve"nin ortakları; İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Ticaret Odası, sporun olmazsa olmaz paydaşlarından "basın" ayağını bilerek ya da bilmeden atlamış, İzmir "medya"sını olaya hiç katmamıştı.

Zaten İzmir medyasının da organizasyonu gerçekleştiren iki kuruma tepki koyamayacağı belliydi;  bugünkü gazetelere baktığımızda da herkesin "gerekeni" yaptığını gördük..

Dediğim gibi katılımın çok daha fazla olacağını düşündüğüm zirvede konu 'spor' olmasına rağmen salondaki yaş ortalamasının 60-70'lere yaklaşması da dikkat çekiciydi.

Bu arada toplantının daha başında İstiklal Marşı'nın unutulması küçük çaplı bir kriz yarattıysa da koca salonda sadece bir kişinin tepki gösterdiği bu durum Büyükşehir Belediye Başkanı'nın müdehalesiyle daha fazla büyütülmedi!.

Açılış konuşmaları biraz uzayarak salonun enerjisini düşürürken, Büyükşehir Belediye  Başkanı Cemil Tugay ile eski Spor Bakanı ve İzmir Milletvekili Mehmet Kasapoğlu, İzmir sporunun geldiği durumdan çok kente verdikleri destekleri anlattılar.

Vali Süleyman Elban sporda 'istikrar' vurgusu yaparken,  İTO Başkanı Mahmut Özgener'in ise EURO 2032'yi düzenleyecek kentler arasında İzmir'in olmaması dikkat çekmesi önemliydi.

Ardından oturumlar başladı ve ilk sözü alan Göztepe Kulübü Onursal Başkanı Mehmet Sepil'in İzmir sporu için, "Hiçbir şey yok" sözleri o kadar doğruydu ki; yalnız bu işin içinde olanlar bunun farkındaydı..

Gerçekten İzmir spor adına  o kadar geri kalmış durumda ki;  kentin başarısıyla taraftarını mutlu eden tek kulübü Göztepe, onun da zaten başında yabanca bir yatırımcı var...

Biri dışında oturumların tamamını izledim. Katılımcılar genelde ülkemizin uluslararası arenada başarılı olduğu branşlardan seçilmişti.

Başarılı sporcu ve yöneticilerin "hedef' yolculuklarını 'anılar' tadında dinledik ki; bana göre hemen hepsi de çok keyifliydi.

Elbette böyle bir zirveye iyi bir final gerekliydi ve o noktada düzenleyenlerin hakkını yemeyelim; gerçekten tarihe geçecek bir zaman dilimiydi.

Anladığım kadarıyla Özgener'in mimarı olduğu 'Efsanelerle Futbol" oturumunda Türk spor kamuoyu, ülkenin 'fenomen'  teknik adamları Fatih Terim, Mustafa Denizli ve Şenol Güneş'i ilk kez bir arada dinleme fırsatı buldu ki; bir daha olur mu hiç sanmıyorum..

Seversiniz ya da sevmezsiniz egoları zirve yapmış bu üç efsaneyi bir arada izlemek büyük keyifti ve bu tarihi ana şahitlik edenler arasında olduğum için kendimi şanslı hissediyorum.

Terim, Denizli ve Güneş'in zirvede sohbetinden keyifle okunacak bir kitap bile yazılabileceğini düşünüyorum.

Sonuç olarak "İzmir Spor Zirvesi 2024" geride kaldı. Nitelik olarak 'tartışmalı', nicelik bakımından 'başarılı' olarak değerlendirebileceğim bu toplantıdan benim çıkarımım şu:

Kentin sporda çok gerilerde olduğu,  'zirve'den önce nasıl ayağa kaldırılabileceğinin tartışıldığı ve içinde İzmirli akademisyenler, sporcular,  spor adamları ile gazetecilerin ağırlıkta olması gereken 'çalıştay'ların yapılması gerekli.

Ben yazımı kurduğu ülkesini ömrü boyunca her alanda olduğu gibi sporda da 'zirveye" taşımak  için çalışmış ama dün olduğu gibi bugün de zaman zaman bu çabası unutulan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözleri ile bitirmek istiyorum: "Sporda başarılı olmak için bütün milletçe sporun niteliği ve değeri anlaşılmış olmak ve ona kalpten sevgiyle bağlanmak ve onu vatani görev saymak gerekir."