Tarih; 29 Haziran 1963, Ankara Tıp Fakültesi Mezuniyet Töreni. Dönemin Başbakanı İsmet İnönü, Onur Konuğu'dur ve genç doktorlardan ilk 3’e girenlere diplomasını verecektir. Okul büyük heyecan yaşamaktadır. Tören öncesi rulo şekilde dağıtılır diplomalar. Fakat diplomalarda isim yazmamaktadır. Öğrenciler tepkilidir, yönetime de bunu dillendirmek üzere
Ayhan Özdemir’i sözcü seçerler. Özdemir, Dekan Prof.Dr. Behiç Onul’a çıkar; talebi aktarırsa da olumsuz yanıt alır.
Tören başlar, İnönü ilk diplomanın kurdelasını çözer, fakat okul birincisinin ismi yoktur. Dekan Onul’a “Kim bu öğrenci, neden ismi yazmıyor?” der! Dekanın eli ayağı dolaşmıştır.
Hemen bütün öğrencilerin isimlerinin diplomalarına yazılması talimatını verir. Dolayısıyla Ayhan Özdemir’in ve arkadaşlarının dileği, maceralı da olsa yerine gelmiştir!
***
O Ayhan Özdemir, işte bugün “Hocaların Hocası”, “Kalp Terzisi”, “Dakik Hoca”, “Tetik Profesör” lakaplarıyla ünlü bir kalp cerrahıdır! (Ben en çok Kalp Terzisi’ni sevdim!)
Yaşamının 60 yılını hekimlik mesleğine verendir. Cumhuriyet aydınıdır, katıksız Atatürkçü’dür! Bugüne kadar öğrencilerinden 10 profesör, sayısız doçent ve doktor; Türkiye ve dünyanın çeşitli hastanelerinde görev yapmaktadır. Uzun yıllar ABD’de kalmış, modern
kalp cerrahisini ülkemizde ilk kurandır. Binlerce hastaya şifa uzatandır. Sevgiyi, umutları, acıları her dem yaşayan olmuştur.
Bir not; Ayhan Hocam, idolü olan Köy Enstitüleri’nin Kurucusu, efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel‘in Giresun-Görele’deki köyü Daylı’dandır. (Bu köyden üniversite okuyanların hepsi de doktor olmuş! Bilgiyi büyük keyifle paylaşıyor benimle Hocam.)
***
38 yıllık profesör Ayhan Hocam’nın sohbeti, “Bal Mahmut” tadında, doyumsuz. O kadar çok anekdot biriktirmişki! Önce felsefesini özetliyor: “Hekimler parasal olanaklara bakmadan
insanı yaşatmak zorundadır! İnsana olan saygının önemli bir olgu olduğunun değişmez bir kural olduğu benliğime yansıdı. Düşküne, hastalar, yalnıza uzanan el; benim tutkum ve yaşamım oldu. Bilgi, beceri, yetenek ve hizmetimi hiçbir zaman eksik etmedim, hiçbir çıkar tutkum olmadı. Bunları paylaştığım öğrencilerimle, doğrularla gurur duydum, yanlışları kınadım. Ailem ve öğrencilerim, en büyük servetim olmuştur. Eğitim ve öğrenimime katkıları olanlara saygım, tüm yaşamımdaki başarının anıtıdır!..”
Devam ediyor Prof.Dr. Özdemir: “Yaşamımı; insanların yaşamına adamış iyi bir insan olarak hayatımı sürdürüyorum!”
Ve anlatıyor bir mesleki anısını: “Bursa’dayız. Bir gece telefonum çaldı. Hastaneden acil gelmemi istediler. Bir karakol basılmış teröristlerce. İki polis şehit, ikisi de yaralı! Zaten pijama giymem. Her zaman tetikte çoraplarım elimde bir koltukta uyuklarım. Fırladım gittim. Bir polisi ameliyathanede diğerini de -inanın- koridorda müdahale edip kurtardım. 10 saat sürdü operasyon. Bugün ikisi de hayatta!”
Hoca’dan bir anekdot yine: “Türkiye’nin en iyi kalp ihtisas hastanelerinden birinden iş teklifi aldım. Tek şartla da kabul ettim; 'Burada sınıf ve gelir farkı olmadan herkes ameliyat olabilmeli. Dolayısıyla sosyal güvenlik kurumlarıyla anlaşacaksınız.’ Ve bunu sağladım! Gelir seviyesi alt vatandaşımız ‘can kurtarıcı’ bir sağlık hizmetinden yoksun kalmamalı!’’
***
Engin bir tecrübe, kibirsiz, tevazu simgesi bir kişilik. Hala üretken, hala 20 yaş heyecanında bir çınar. Bildiklerini paylaşmaya doyamayan bir güzel insan. Başkalarının acısını hissedebilen, insanları ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen zihniyetin temsilcisi. Bir “paslanmaz yürekli” Ayhan Hoca!
Goethe sözündeki gibi; kalbinde ne taşıyorsa dünyaya bakınca da onu gören!
Onu dinlerken Bülent Ecevit’in “Emek”inden dizeleri anımsadım;
“tüm insanlar bir/ ayıran düzen/
bölünme sakın/ gücün birlikten(…)
yaşlarını sil/ gözlerin gülsün/
sen gücünü bil/ dünyalar senin”
Dünyalar gerçekten senin Ayhan Hocam, senin Kalp Terzisi!.. Hep sevindirdiğin “insan-lar sevindirsin” sizi Hocam!