Gazze’de kitlesel katliama dönüşen savaş kısa sayılabilecek bir aradan sonra daha da şiddetli ve hedef gözetmeden devam ediyor. Hegemonik güçlerin çizdiği, yeni bir dünya düzeninin ortamı yaratılana kadar da devam edeceğe benziyor.
Ancak görülüyor ki savaş kararı alan ve devam ettirenlerin savaş sonrası oluşacak ortamın ne getireceği konusunda belirli bir senaryoları yok. Kimisi kendi çıkarları açısından sınırların ne olacağının, kimisi bölgenin ekonomik zenginliklerinden kimin ne kadar yararlanacağının, kimisi de oluşacak siyasi ortamın Amerika, Çin ve Rusya’yı etkileyeceğinin hesaplarını yapıyor.
Oysa savaş sonrasını değişen iklim koşulları ile düşünmek gerekiyor. Gıda üretim, tüketim ve tedarikindeki düşüş, susuzluk, yoksulluğun artması bir süreden beri giderek artan ‘göç’ olaylarının yoğunlaşması, değişen demografik ve fiziki yapılarla birlikte doruk noktasına ulaşacak, ‘Ulus devletlerin’ en korkulu kabusu olacaktır.
Dünyanın birçok yerinde özellikle Avrupa’da iş başındaki yönetimlerin veya yönetime gelme durumunda olan radikal sağ partilerin, Hollanda ve İtalya’da olduğu gibi göçmen ve yabancı düşmanlığına dayanan politikalarının diğer ülkeler tarafından da benimsenmesi giderek bir ırk, din düşmanlığına dönüşmesi, içinden çıkılamayacak bir “KAOS”u da beraberinde getirecektir.
Açlık, susuzluk ve yaşam kavgası veren Ortadoğu, Orta Asya’nın güneyi ve Afrika’dan milyonlarca insan, kendilerinden esirgenen yaşam koşullarına ulaşabilmek için evrensel boyutta “BÜYÜK BİR GÖÇ” olayını başlatacaktır.
Gazze savaşının sonuçları beklenenden de farklı olacak, dünyanın geleceğini şekillendirecek boyutlara uzanacaktır. Olayın lokalize edilmeye çalışılan bir savaş olarak değil, dünya dengelerini değiştirecek gelişmelerin başlangıç noktası olarak değerlendirilmesi gerekir.