Menderes’ten Bergama’ya kızılçamların, karaçamların, meşelerin, zeytin ağaçlarının; Urla’dan Foça’ya yaban domuzlarının, tavşanların, kaplumbağaların, tilkilerin; Seferihisar’dan Dikili’ye çiçeklerin, böceklerin, makilerin mesajı var hepimize…
“Ne olur bizi biraz önemseyin. Ne olur birazcık dikkat edin. Ne olur bizi yakmayın” derler.
Onlar konuşamasa da, bence dile gelseler bize söyleyecekleri tam olarak bu olurdu.
*
Geçtiğimiz günlerde Aliağa ve Menderes’te çıkan yangınlarda toplam 390 hektar orman alanı yandı. Binlerce ağaçtan, binlerce canlıdan geriye sadece külleri kaldı. Yangınları söndürmek için seferber olan personelden 34 yaşındaki arazöz şoförü Mustafa Gürpınar da hayatını kaybetti.
Orman yangınlarının yüzde 90’ı, yani her 10 yangının 9’u, insan kaynaklı nedenlerle çıkıyor. Yani sorumlusu biziz. Bizim dikkatsizliğimiz, umursamazlığımız, bilgisizliğimiz, bilinçsizliğimiz yakıyor ormanları.
Resmi açıklamaya göre Aliağa'daki yangın da bir vatandaşın dikkatsizliği, tedbirsizliği yüzünden çıktı. Bahçede kaynak yaparken sıçrayan bir kıvılcım, yemyeşil, hayat dolu doğal alanları kapkara bir mezarlığa çevirdi.
Yazık değil mi?
Her sene, her yaz aynı şey… Birinin sigara izmariti, ötekisinin ormanda geride bıraktığı cam şişeler, bir başkasının sönmemiş mangalı, bir çiftçinin anız yakması derken, içindeki tüm canlılarla birlikte yok oluyor ormanlarımız. Koca bir hiç uğruna iklim değişikliğine karşı en önemli silahımızı, ülkemizin akciğerlerini, oksijen kaynağını, doğal zenginliklerini kaybediyoruz…
*
Hava sıcaklarının mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği aşırı sıcak günlerden geçiyoruz. Bu günlerde, yangın tehlikesine karşı ekstra dikkatli olmakta fayda var.
Ormanlık alanlara gidecekseniz veya yakınından geçecekseniz bir anlık ihmalkarlığınızın nelere mal olabileceğini unutmayın.
Ağaçlarla çevrili bir yolda gidiyorsanız, arabanızın camından dışarı sigara izmaritinizi atmayın bir zahmet.
Piknik yapıyorsanız geride tek bir çöp dahi bırakmayın.
Ormanlık alanda cam kırığı, plastik gibi çöplere rastlarsanız “ben atmadım” demeyin, lütfen toplayın. Ormandan uzaklaştırdığınız bir cam şişe belki de binlerce canı kurtaracak.
Orman yangınları sadece bitki örtüsü, ağaçlar, yaban hayatı ve ekosistemler üzerinde ciddi zararlara yol açmakla kalmaz, ekonomik ve sosyal etkilere de neden olur. Orman yangınları ile mücadele sadece itfaiyenin veya orman işçilerinin görevi değildir. Hepimizin vatandaşlık sorumluluğu olmalıdır.
*
Bir kap su koymayı unutmayın
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’ne göre Türkiye genelinde hava sıcaklıkları 4 ila 6 derece arttı. İzmir için her gün aşırı sıcak uyarıları yapılıyor. İç kesimlerde 43-44 dereceler, merkezde 40-42 dereceler, yazlık ilçelerde ise 38-39 dereceyi bulan sıcaklar bir hafta kadar etkili olacak.
Bu günlerde, sokak hayvanlarını da unutmayalım. Temiz, serin, içilebilir suya en az bizim kadar onların da ihtiyacı var. Ağaç ve yeşil alandan çalıp betonla kapladığımız sokaklar cayır cayır yanıyor. Bizler evlerimize kaçıyoruz, klima veya vantilatörle serinliyoruz, susadığımızda soğuk suyumuzu içiyoruz ama ya onlar?
Sokakta gölge noktalara hayvanlar için günlük temiz su koyarak, aşırı sıcak günleri atlatmalarına bizler de yardımcı olalım.
**********************************
DÜNYADAN BİHABER
Ünlü hayvan hakları savunucusu İstanbul’da
Instagram üzerinde 1.3 milyon takipçisi olan ABD’li Hannah Shaw, nam-ı diğer Kitten Lady, tatil için geldiği İstanbul’dan paylaşımlar yaptı. Amerika’da terk edilmiş yavru kedileri, kurduğu Orphan Kitten Club bünyesinde kurtaran ve sahiplendiren, aynı zamanda yazar ve eğitmen Shaw, İstanbul’dan ilk izlenimlerini hesabından şöyle paylaştı:
“İstanbul'da harika bir ilk gün geçirdik. Bu şehir tahmin ettiğim kadar güzel, şefkatli ve karmaşık. İlk izlenimim, kedilere karşı inanılmaz bir nezaket kültürü olduğu. Gerçekten de her köşede yiyecek ve su bulunuyor ve hayvanlara karşı her yerde sevgi var. İnsanların ve kedigillerin bu kadar uyumlu bir şekilde birarada yaşadığını görmek harika.
Ama tabii ki burada da büyük zorluklar var. Pek çok yerel hayvan hakları savunucusu ve gönüllü, medyanın İstanbul'u hayvanlar için mükemmel bir yer olarak tasvir etmesinden ve sonuçta küresel toplumda idealize edilmiş izlenimden bıkmış durumda. Gerçekte, kısırlaştırma bir tartışma konusu olduğundan, birbirine yakın yaşayan, kolayca hastalığa maruz kalabilen ve veteriner tedavisine ihtiyaç duyan çok sayıda kedi ve yavru kedi var. Çoğu yerde olduğu gibi, bu işin büyük bir kısmı, her şeyi yapmaya çalışırken genellikle bunalmış ve bitkin düşen kendini adamış kişilere düşüyor. @sarperduman'ın yardım ettiği vakalarla uğraşmasını izleyerek ve bunun duygusal bedeli hakkında sohbet ederek bir gün geçirmek, acı verici bir şekilde tüm dünyada kedi severlerin geri kalanını da anımsattı. Her yerde mücadele ediyoruz. Ama her yerde, şefkatimiz bir fark yaratıyor.
İstanbul çok özel ve sonunda burada olmak büyük bir zevk. Mimari, tarih, yemek, insanlar, her şeyin ne kadar güzel olduğunu tarif edemem! Ancak buradaki gönüllülerin yaşadığı sorunları da dile getirmeden bu mutlu fotoğrafları paylaşmanın doğru olmayacağını düşündüm.”
***************************************
BİZİM GEZEGEN
Bu şehirler bir bir dibe batıyor
Yapılan araştırmalara göre dünya genelinde pek çok şehir hızla yere batıyor. Her yıl, ortalama küresel deniz seviyesi yaklaşık 0,1 inç yükseliyor. Ancak bazı bölgelerde sorun sadece gelgitler de değil. Uzmanlar bu durumun iki nedeni olduğunu belirtiyor: Deniz seviyesinin yükselmesi ve arazi çökmesi.
Arazi çökmesi; insan faaliyetleri veya doğal faktörler dünya yüzeyinin bazı bölümlerinin alçalmasına neden olduğunda meydana geliyor.
Endoznezya’nın başkenti Jakarta hem insan kaynaklı nedenler hem de coğrafi dezavantajı nedeniyle dünyanın en hızlı batan şehirleri arasında yer alıyor. Jakarta'nın bazı bölgelerinde yıllık göreli deniz seviyesi artışı 10 inç'e kadar yaklaşıyor. Şehrin yüzde 40'ından fazlası şu anda deniz seviyesinin altında ve muhtemelen iklim değişikliği nedeniyle yoğunlaşan fırtınalar ve seller de riski artırıyor. Endonezya hükümeti başkentini tamamen farklı bir adaya taşımayı planlıyor.
Bilim insanları Meksika’nın bazı bölgelerinde, yeraltı suyu çıkarmanın her yıl 14 inç'e kadar çökmeye neden olduğunu söylüyor. Geçen yüzyılda, Meksika başkenti yaklaşık 10 metre battı, binaları yamulttu ve altyapıyı bozdu. Yeraltı suyunun çıkarılmasının yanında şehrin büyük kısmının içi doldurulmuş bir gölün üzerine inşa edilmiş olması da çöküşün önemli nedenlerinden biri.
Zemin seviyesinde ve yakınında şehirleşmenin çökmeye neden olduğu bir başka yer de Hollanda. Hollanda'nın bazı bölgelerinde bu nedenle arazi yılda 0,15 ila 0,2 inç batıyor. Şangay, Jakarta, Kahire gibi batan pek çok büyük şehir, nehir deltalarının üzerinde yer alıyor.
ABD’nin en kalabalık şehri New York da yavaş ama emin adımlarla Atlantik Okyanusu'na batıyor. Araştırmacılar şehrin her yıl deniz seviyesine doğru 0,04 ila 0,08 inç indiğini gösterdi. Yükselen deniz seviyeleri, şiddetli fırtınalarla birleştiğinde, yıkıcı seller çökme riskini artırabiliyor.
*********************
KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN
Ormansız dünya olur mu?
“Orman yurdun öz evladı, ormansız yok dünya tadı.”
-Aşık Veysel
Orman yangınlarının yüreğimizi bir kez daha yaktığı şu günlerde, ünlü halk ozanımızAşık Veysel’in bu sözlerine hak vermemek elde değil.