Adımın Eylül olduğuna bakmayın, tam bir yaz insanıyım aslında. Kış boyunca, yaz gelsin bir an önce der dururum. Bu sene yaz geldi ama öyle böyle değil. Sanırsın Sahra Çölü’nde yaşıyoruz. İzmir’in ne imbatı yetti serinletmeye ne de lodosu. Haftalardır adeta kavruluyoruz.

Klimaya mahkum hayatlar sürerken en zoru da toplu ulaşım araçları. Var olan klimalar zaten yetmiyor, bir de hiç kliması olmayanlar var ki onlar tam delirmelik. Derdi bitmeyen İZBAN’da bu hafta defalarca denk geldim klima arızasına. Klima çalışmasa bile, bir an önce kendini eve atabilmek için soluksuz kalmayı göze alıp binenler vardı. Hava sıcaklığı arttıkça, gerilim de artıyor kentte…

Sadece düğün, nikah, etkinlik filan değil, şu an İzmir’de günlük tüm aktiviteler hava durumuna göre şekilleniyor. Çok gerekmedikçe kimse dışarı çıkmıyor. Geçtiğimiz gün haberde kullandığımız bir Kordon fotoğrafı vardı ki ben doğduğum kenti daha önce hiç bu kadar boş görmedim.

Klimaya mahkum bir hayat sürerken, kış değil ama en azından serin bir Eylül’ün gelmesini bekliyoruz şu aralar…