Cesaret dediğimiz şey, sadece büyük kahramanlık anlarında değil, günlük yaşamın her alanında vardır. Bazen doğru davranışı sergileyebilmek bile bir cesaret gerektirir. Bu bizi dönüştürür ve güçlendirir. Umutsuzluklarla mücadele etme gücümüzü artırır.

“Halk için siyaset” de bir cesaret işidir. Dilediğiniz kadar deneyiminiz ve bilginiz olsun, cesaretiniz yoksa değişimi başlatamazsınız. Kendi konfor alanının dışına çıkmayan, alışılmış kalıpların ötesine geçemeyen siyasetçiden topluma hayır gelmez. Bir belediye, muhalif olduğu için engellenmekte olsa da, iş yapmada, hizmet üretmede cesur olmalı ve iddiasından vazgeçmemelidir.
Dolayısıyla…
Günümüz siyasi konjonktüründe, muhalefet partilerine mensup belediye başkanlarının zırhı ve en büyük gücü cesaret olmalıdır. Dozu giderek artan “silkelemeler” karşısında “elim kolum bağlı, ne yapayım” çaresizliği içinde her şeyi kabullenmek yerine, cesaretle çare üretmek zorundadır muhalif başkanlar.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin son hamlesi gibi…
Başkan Cemil Tugay’ın, her gün biraz daha sıkıştırılan  “iktidar mengenesine” ve enflasyon-inşaat maliyetlerindeki belirsizliklere rağmen (2 yılda teslim sözüyle) başlattığı sosyal konut projesi, gerçekten de büyük bir cesaret örneğidir. 
Taksitler her ne kadar “asgari ücret ölçüsünde” artırılacak olsa bile, herhangi bir ilave kaynak olmadan, kredi desteği alamadan, sadece arsa avantajı ile çıkılan bu yolda “15 bin liradan başlayan aylık ödemeler ve 10 yıl vade ile” 3 bin 100 konut yapma sözü yerine getirildiğinde, cesaretle atılan bu adım fazlasıyla karşılık görecektir. 
Özellikle de dar gelirli vatandaşlar nezdinde.
İlk adımın cesaretle atılması elbette çok önemli. Ancak bu kritik projede düğmelerin doğru iliklenmesi gerekiyor. İlk düğme şeffaflık.
(Karşımızda kötü bir örnek var mesela: Dar ve orta gelirli vatandaşların nitelikli konut ihtiyacını karşılamak üzere kurulan -ve bugün kuruluş amacından hayli uzaklaşan- TOKİ’nin başlattığı projelere yönelik en büyük şikayetler “iletişim eksikliği” üzerine geliyor. Tek hayali “başını sokacak küçük bir ev” olan insanlar, karşılarında muhatap bulmakta zorlanıyor. Çünkü TOKİ’nin açıklama yapma gereği duymayan ketum bir yapısı var.)
İzmir Büyükşehir Belediyesi, sosyal konut projesinin her aşamasında açık ve doğru bilgilendirme yapmalı, sorular muhatapsız kalmamalı. Bunun için de işinin ehli insanlardan oluşan bir iletişim masasına ihtiyaç var.
Şeffaflıktaki ikinci adım, 25 bin konutluk büyük hedefin ilk etabı olan (uygun fiyatlı) 3 bin 100 konutun gerçekten hak sahiplerine, yani dar gelirli vatandaşlara satıldığı konusunda kamuoyunun ikna edilmesi olacaktır. TOKİ deprem konutlarında sıkça duyduğumuz “torpilli dağıtım” iddialarına benzer soru işaretlerinin oluşması, projeye olan inancı anında bitirir.
Üçüncü adım ise inşaat ihalelerinin açık ve şeffaf bir biçimde yapılması, çok yönlü ve titiz bir denetim mekanizmasının oluşturulmasıdır.
*****
Başkan Tugay’ın açıkladığı sosyal konut projesi, ister istemez akıllara, orta yaş sınırındaki İzmirlilerin çok iyi bildiği EV-KA ve Egekent projelerini getirdi. Burhan Özfatura’nın Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndaki ilk döneminde yaptığı 17 bin 500 konutu… Buca’daki EVKA 1’i, Çiğli’deki EVKA 2’yi, Bornova’daki EVKA 3’ü ve yine Çiğli’deki Egekent 1’i…
“Cemil Tugay’ın Menemen hamlesinden yeni bir EVKA ve EGEKENT çıkar mı?” diye soranlara öncelikle şunu söyleyelim:
Burhan Özfatura, iktidar partisine mensup bir belediye başkanıydı. Arkasında “kendinden” olan belediyelere destek yağdıran bir ANAP Hükümeti, daha doğrusu “kapı gibi” Turgut Özal vardı. EV-KA ve EGEKENT projelerinde vatandaşlardan alınan peşinatlarla inşaat malzemelerinin toplu alımı yapılsa da, asıl büyük kaynak hükümetten gelmişti.
CHP’li Cemil Tugay’ın AKP iktidarından böyle bir destek göremeyeceğini hepimiz biliyoruz. Bırakın desteği, köstek endişeleri bile var.
İktidar tarafından her türlü kaynağın verilmesi, Burhan Özfatura döneminde yapılan toplu konut projelerinin değerini düşürmüyor kuşkusuz. Aksine “Evsize Ev Kazandırma Projesi” olarak adlandırılan ve kısa ismi EV-KA olan bu hamle, başını sokacak yuvası olamayan düşük gelirli vatandaşları ev sahibi yaparak onları mutlu etmiş, toplumsal barışa ve kentin yaşam kalitesine katkı koymuştu.
SON SÖZ: Konut, temel bir insanlık ve yaşam hakkıdır. Bu hakkın gereği için cesaretle çalışan yöneticiler, tarihe geçer.