İzmir'in kalbi Kordon... Asırlardır nice aşklara, dostluklara, sevinçlere ve hüzünlere tanıklık etmiştir.

Kordon’daki tahta bankların her biri bir romandır aslında. Kim bilir kaç genç orada ilk kez el ele tutuşmuştur, kaç ayrılık gözyaşıyla denize karışmıştır. Bir bankta oturmuş yaşlı bir amca, yazılmış bir aşk mektubunu cebinde taşır hâlâ. Her pazar gelir, aynı yere oturur. Yanındaki boşluğa hâlâ sevdiği kadının hayalini koyar. Belki de onunla ilk o bankta tanışmıştır.

Günün her saati farklı bir enerjiye bürünen Kordon, sabahın erken saatlerinde spor yapanlardan akşamüstü gün batımını izleyenlere, geceleri eğlencenin doruklarına çıkan gençlerden el ele yürüyen yaşlı çiftlere kadar her kesimden insana ev sahipliği yapıyor.  Bir zamanlar, Beyaz Ruslar çarşaf gibi elbiseleriyle gezermiş bu sahilde. Onlara aşık olan Türk subaylar, Fransız şarkılarına mektuplar iliştirirmiş. O zamanlar rıhtımda çay değil, içki içilirmiş.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Kordon, hem Batı’ya açılan pencereymiş hem de Anadolu’nun sıcaklığını taşıyan bir geçiş noktası. 1950’lerde denize sıfır küçük Rum evleri varmış. Sonra kentsel dönüşüm gelince evlerde yok olmuş. Bazı evlerin altında gizli geçitler olduğu söylenirmiş. Eski Levanten ailelerin depoları, yer altı yolları... Bunlar bugün birer şehir efsanesi gibi anlatılıyor.

Zaman geçse de bazı yerler geçmez. Bazı sokaklar, bazı banklar, bazı rüzgarlar hep orada kalır. Çünkü bazı yerler sadece şehir değildir; hafızadır, anıdır, sırdır.