Gizli, gizlenen, gizlilik taşıyan…
Şu coin işlerine böyle diyorlar; “Kripto Para…”
Her zaman olduğu gibi… Gizli ama açık, açık ama çok gizli…
Ve egonun ta ortasına gizlenmiş oyuncağınla,
En zayıf noktana basarak geliyor… Para hırsı, kısa yoldan kazanma,
Bir koyup 10 alma… Yarın sabaha milyoner uyanma…
Her dertten, sıkıntıdan uzaklaşma…
Hemen kazanan “Kripto Para”
***
Çok zaman önceydi.
Pozisyonum itibariyle kendimi çok akıllı, zeki bulduğum bir zamandı.
Bir tutam kibir bile belki. Çok bilmiş yada…
1990 model daktilo önümde ve diğerlerinde.
Her vuruşundan çıkan “Şakkada şukkada sesleri”,
Saman kağıdının üzerine basan, mürekkebin garip kokusu…
Ve fikir, bilgi, haber yüklenen saman kağıdı…
Big Boss (Büyük patron) geldi. Herkesin önüne bilgisayar koydu.
İlk sürümlerden. İnternet yok henüz.
O haliyle elektrikli daktilo sanki….
Big Boss dikte etti. Yazdım. Sonra kalktım yerimden.
Kısa aralıktan sonra geri geldim.
Tekrar makinayı açtığımda yazı mazı yoktu tabi.
Hiddetle kalktım; “Kaldırın bunları” dedim.
“Geçer modası”, “Çıkar daktiloları…”
Ben işte o gün ölmüşüm… O gün.
***
Bugün,
Twitter, Facebook, WhatsApp, Instagram tüm sosyal medya araçlarının esirliği…
Globalleşmiş dünya, esir alınmış insani ilişkiler…
Bedenler aynı odada, ama astral seyahatte adeta insanoğlu.
Görüntü var, ilişki yok, ses yok….
Yaratılmış algı, yükseltilmiş sanal gerçeklik.
Big Boss emretti. Yap… Yoksa dışlanırsın…
Big Boss emretti, sistemde kal, yoksa savrulursun…
Beni sayma… Ben daktiloda ölmüştüm ya zaten…
***
30 yıl öncesi nasıl komik geliyorsa,
30-40 yıl sonra robotlarla evlenmeye, yaşamaya, gezmeye hazırlan…
Ve tamamen sanal yaşamın elementi, tek dünya devletinin aracı olmaya….
Misal, beğeni sayılarının sosyal katmandaki yerini belirlediği bir sistem…
Bin “Like”ın yoksa , giremeyeceğin lokaller, insani topluluklar…
Devletler ve bireyler global emirlere esir olacak …
Sanal ve kokusuz, tuzsuz, garip sanal bir yaşam…
***
Tam bunlarla uğraşıyordum ki ayıldım…
Yazı günü gelmişti…
İki mesaj geldi…
“CHP Kongresi'nin perde arkasını yaz…”
Sen orda mı kaldın?...
Hay hay… Ama benim gündemim belli;
Alırsın içinden bir şeyler…
Kripto; PARA
***
Kaç basayım?
“İzmir-İstanbul arası 3.5 saate ineceeeeeekkk.”
Ver gazı, ver mehteri, ver coşkuyu...
Ciddiye almadığımdan İstanbul varış noktasına bile bakmadım.
Oraya hiç girme…
Şimdi;
Bu yol 384 km otoyol, 49’u bağlantı yolu olmak üzere 433 km.
Kadran 100'ü gösterse non stop; 4 saat 33 dakika sürer.
Tabi çişin mişin gelmeyecek, lastiğe bir şey olmayacak, falan…
Önerilen 3.5 saatte İstanbul’a varmak ise;
Saatte 124 km ile gideceksin arkadaşım…
Hee evet… Otobanlarda hız sınırı var. O da 120…
Yine çişin gelmeyecek hocam ona göre…
Yani diyorsun ki bas gaza keseyim cezayı…
Yapılmışa, bir emeğin ürününe laf söyleyecek halim yok.
Tabi ki güzel, tabi ki olmalı.
Dünya birbirine yakınlaşmış zaten. Olmaması ayıp…
Ama ne gerek var, 3.5 saat gak guk zart zurt öttürmeye be kardeşim…
Bırak insanlar takdir etsin. Emin ol daha çok puan alırsın.
Tamam sustum… Söyle bakayım;
Kaç basayım?
***
Yuh be birader
Göcek Tüneli'ni aylar önce yazdıydım.
Şok geçirilecek bir işlem.
Göcek’te bir tünelcik var.
Şuradaki Karşıyaka tünelleri daha uzun.
Başında parayı ödüyorsun kardeşim.
Biz bu komik ve rezil durum kaldırılsın derken,
Tünele zam geldi.
Ayrıca tünelin içi rezalet kepazelik.
Kim kazanıyor kardeşim? Kimden korkuyorsunuz kardeşim?
Verilmiş bir şirkete para basıyor… Tıpkı Deli Dumrul gibi.
Onu anladık da bari girin içine, denetleyin…
Utanmadan zam da yapmışlar ya
Yuh be birader…
***
Sallar da, yıkar mı?
İzmir Ticaret Odası için yeni aday Mahmut Özgener…
Ben cürmüm kadar ağırlığımla arkasındayım.
Bir sürü sebep var.
En azından kentte değişim şart.
Koltuğa oturanın 25 yılı gasp etmesi yanlıştır.
Gençler yol alamaz.
Değişimler dönüşümler istendiği gibi olmaz.
Metal yorgunluğu de, ne dersen de…
Oysa işler dışarıdan göründüğü gibi değil.
Misal delege ağalarının çöktüğü partiler gibi.
Felç durum. Beyin git diyor, bacak curt… Kalıyor yerinde…
Kim ise o koltuğunu, çıkarını veya durumunu kaybetmek istemeyen yapılar,
Statükocular… İşte onlar İzmir’in katilidir…
Haa konu dağıldı.
Mahmut mu?
Sallar da, bilmem yıkar mı?
***
DELİ ZİYA; “En büyük katil içindeki korku… Uyansana ”