Birçok zıtlığı aynı anda yaşar, bunlardan yaşamımıza yön veren sentezler oluştururuz; bazen hiç farkında olmadan.
Farkına vardığım ilk zıtlık, bilmek ve inanmak olmuştu. Anlamıştım ki bir insanın gelişiminde belki de en önemli etmen, bu zıtlıktan oluşan sentez. Küçük yaşlarda yoğun dogmatik bombardıman ile harap olan beyinleri dolduran inançlar, kendilerine aykırı bilimsel verilerin yerleşmelerine izin vermiyordu. Bilimin ışığıyla aydınlanan beyinlerse, her tür inancı akıl süzgecinden geçiriyor, akıl ve bilime aykırı olanları çöpe atıyordu. Aydınlanmış beyne sahip ilahiyatçılar, İslam dinine olan ilgimi arttırdı.

BAYRAMDA HAYVAN KURBAN ETMELİ Mİ?
İhsan Eliaçık ve Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk gibileri ‘Kurban’ sözcüğünü ‘Allah’a yakınlaşmaya vesile olan şey’ olarak niteleyip, hayvanların Hac dışında kesilmelerinin gerekli olmadığını bildirmişlerdi. Hac Suresi’ndeki “Allah’a ne onların etleri, ne de kanları ulaşır; O’na ancak sizin erdemli davranışınız ulaşır” sözlerine dikkat çeken bu yazarlar, gelenekçilerin yoğun eleştirilerine rağmen, kurbanlık hayvan için ödenen bedelin gereksinim duyan kişilere veya aracı güvenilir kurumlara verilmesini öneriyorlardı.
Atatürk’ün söylediklerini düşündüm: “Bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçüyle bir şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca değerlendirebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarlarına uygundur; biliniz ki o dinimize de uygundur, o şey dinseldir.” Eliaçık ve Öztürk kesinlikle haklıydı, bu durumda…

RAMAZANDA DAVUL ŞART MI?
Geleneklerle, gelişimin arasındaki ilişkinin de çok önemli olduğunu anlamıştım. Geçenlerde Anayasa Mahkemesi, bir başvuru üzerine, Ramazan davulcularının özel hayata saygı hakkını ihlal ettiği iddiasını reddetti ve bunun ‘gelenek’ olduğunu gerekçe gösterdi. Bu kararın yanlış olduğunu, artık her evde var olan cep telefonu veya elektronik saatlerle insanların davulcuların değil kendilerinin ‘istedikleri saatte’ uyanma veya uyanmama şansına sahip olduklarını düşünüyorum. Mahkeme; hastaların, çocukların, herhangi bir nedenle oruç tutmayanların veya sahura kalkmayanların haklarını korumalıydı. Atatürk’e bir kez daha hak verdim: Gelişebilmek için; akla, mantığa, çağın gereklerine ve toplumun çıkarlarına uygun olmayan geleneklerimizin sorgulanması ve bir sentez oluşturulması gerekiyordu.
Okuduklarım, Atatürk’ün yaptıklarının temelinde müthiş bir sentez yapma yeteneği yattığını gösteriyor. Çok önem verdiği ‘gerçek tarih’i araştırdığımda ise, zıtların birliğinin ve sentezin kökenlerinin Anadolu olduğunu gördüm.

HERKES BİR GÜN ATATÜRKÇÜ OLACAK
Dövizde yaşanan son gelişmeler, bağımsızlık/tutsaklık zıtlığı içinde ‘tam bağımsızlığı’ seçen Atatürk’ün haklılığını ortaya koydu. Atatürkçülüğün temeli olan antiemperyalizmin önemini, emperyalizmin desteği ile koltuk sahibi olanlar bile anladı.
Sanırım “Herkes bir gün Atatürkçü olacak”.