25 Ağustos 1922- Gazi Paşa, gece Kılıç Ali, Recep Bey (Peker) ve İhsan Bey’le biraraya gelir. Ellerini ikisinin omuzuna atar ve şöyle der; “Ben doğruca cepheye gidiyorum. Düşmana taarruz edeceğim!”
Şaşırmışlardır. İhsan Bey sorar; “Paşam, ya başaramazsan?”
Mustafa Kemal şu yanıtı verir; “Ne? Bir hafta içinde onları mahvedip denize dökeceğim!..”

**

Taarruzdan hükumetten başka kimsenin haberi yoktur.
Gazi, sabah erkenden kimseye haber vermeden Ankara’dan Konya’ya, oradan da Akşehir’e geçer.
Herkes O’nu o akşam vereceği ziyafete beklemektedir oysa.
O, Kocatepe’de kurulmuş çadırının içinde 26 Ağustos sabahı 04.30’da ordusuna taarruz emrini vermiştir! Kurmaylarıyla bizzat taarruzu yönetmektedir.
Hedef; Yunan ordusunu güneyden kuşatarak İzmir’le olan bağını kopartmaktır. Böylece düşman her türlü destekten yoksun olacaktır. Düşman habersizdir, hiç beklemiyordur bunu.
Paşa, bir yıl önce meclis kürsüsünden “başkumandan” seçildiğinde; “Memleketimizi çiğnemek için topraklarımızı işgal eden Yunan ordusunu harem-i ismetimizde boğacağım” diye gırtlağı yırtılıncaya kadar haykırandı!
Büyük Zafer de, “milletin  hürriyet ve istiklal fikrinin  ölmez abidesi” olacaktı!..

**

26 Ağustos; bir dönüm noktasıdır, 30 Ağustos Büyük Zaferi’ne giden süreçte. Türkiye için keskin virajdır. İki ordu değil -aslında aralıksız 5 gün- milletler çarpışmıştır!
Mustafa Kemal Paşa “Dumlupınar Nutku’’nda (30 Ağustos 1924) şöyle ifade eder; “Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Savaşı, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasını oluşturur. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin sonuçlu, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yeni bir yön vermekte kesin etkili bir meydan savaşı hatırlamıyorum. Hiç şüphesiz, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırılmış oldu. Sonsuz hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları devlet ve Cumhuriyetimizin sonsuz koruyucularıdır!..”

**

Emperyalizm, 26-30 Ağustos 1922’deki Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Savaşı ile diz çökmüştür, işgal sonlanmıştır!
İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy, Büyük Taarruz’dan “Ne muazzam zaferdi o” diye söz etmiştir.
Falih Rıfkı Atay da “Neyimiz varsa…Hepsini, herşeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz” yazmıştır.
Nazım Hikmet de Budapeşte Radyosu’nda bir röportajında “30 Ağustos’la biz Türkler insanlığa,  sömürgeciliğe karşı ve emperyalizme karşı muzaffer olabilmenin yollarından birini gösterdik” demiştir.

**

Mustafa Kemal Atatürk…
40 yaşında 238 yıllık  çekilmeyi durduran komutan o…
Büyük Zafer, Dünya’nın dehası için “ayağa kalktığı” , “Bıraksalar, ince uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak, Kocatepe’den  Afyon ovasına atlayacak Şayak Kalpaklı” ve “onlar toprakta karınca, havada kuş kadar çok” dizesindeki gibi meçhul 'Çılgın Türkler’in destanıdır. İnsanlığın da bayramıdır!..
26 Ağustos da, milli birlik ve beraberlik ruhuyla bağımsızlık meşalesinin ebediyen yanacağı bir zaferin ve büyük mücadelenin kutlanmasının yolunu açmıştır.
26 Ağustos’ta başlayıp 9 Eylül’de sona eren o kutlu yürüyüşe selam olsun!
Yaşasın Atatürk ve şehitlerimiz!..

**

Milyonlar AVM’lerdeyken, sınavlara  girerken, verilen kredilerle tatil yaparken, yüzbinler Ayasofya’dayken; pandemi tehlikesiyle 30 Ağustos’u kutlamanın yasaklanması şık değil. 30 Ağustos’ta mı vatandaşa bulaşacak bu virüs?
Yasak, yerli ve milli tutum değildir!
“Ya İstiklal Ya Ölüm” diyenlerin destanı 30 Ağustos yasaklanamaz!..
Yarın 26 Ağustos, onur günlerimizden!
Kurtuluş Güneşinin Müjdecisi!..