Dünyanın gelişmiş ülkeleri ile gelişmemiş ülkeleri arasındaki fark; düşündüren, sorgulayan ve
özgürleşen bir eğitim sistemi ile alakalıdır.
Var olması gereken eğitim sistemi, bireyin özgürleşmesini sağlayan sistemdir. Özgürleşmenin temel koşulu ise düşünmeye ve sorgulamaya odaklı bir eğitim sistemidir. Özgürleşmek, ‘bizim biz olmamızı engelleyen kuşatmalardan ve kancalardan kurtulmaktır’.
Ama biz, her şeyi, herkesi, kim olursa olsun, ne yaparsa yapsın ‘tüketim nesnesi’ yaparız. Onu didikleriz, kemiririz, itekleriz; her yolunu bulur, çocuklarımıza bir kanca takar, onları tüketiriz. Bizim, devlet olarak, millet olarak genlerimizde, mayamızda böyle bir şey var; çocuklarımızı ve gençlerimizi kuşatıp onların üzerine kanca atmak gibi bir huyumuz var. Mesela bir baba çocuğunun doktor olmasında ısrar ediyorsa bu çocuğa bir kanca atmadır. Çocuk, ben mimar olacağım diyor, baba olmaz, deyip diretiyor. Çocuk, babasına istemeyerek olsa da “peki baba” demek zorunda kalıyor. Baba, çocuğun böyle bir mesleği isteyip istemediğini bile hiç sormuyor sorgulamıyor. Maalesef çocuklarımız ve gençlerimiz üzerinde hem kuşatma var hem de attığımız kancalar var. Çoğu anne ve babalar çocuklarına kötülük yaptıklarının farkında bile değil.
Ben şunu söylemeye çalışıyorum:
Kendi iradesiyle okuyan, kendi iradesiyle düşünen, kendi iradesiyle koşan, kendi iradesiyle yazıp çizen ve kendi hayallerini özgürce kuran çocuklarımız ve gençlerimiz, eğitimde ve iş yaşamlarında daha başarılı oluyorlar.
Babalar ve anneler bu bilinci taşımalı ve bilince değer vermeliler. Bu bilince değer veren anne ve babaların çocukları, çok daha mutlu oluyorlar. Gençlerin üzerindeki kuşatmayı kaldırmazsak, onların üzerine kanca atmayı sürdürürsek; biz kendini tanımayan ve sadece sınav için çalışan, duyguları yasaklanmış, düşünceleri bastırılmış ve yaşamaktan korkutulmuş bir gençlik yetiştirmiş oluruz. Şu Milli Eğitim Bakanlarımıza ve bürokratlarına hele bir bakın, acaba bunların kaçı eğitimci?
Sürekli yazboz tahtasına dönüşen, sistemi olmayan, bilimi olmayan eğitim sistemi var ülkemizde. Ezberciliğe odaklanmış, gelişmiş ülkelerin eğitim sistemine entegre olmamış, dinsel odaklı bir eğitim anlayışına doğru hızlı bir yönelme var ülkemizde. Öğretmen yetiştirme felsefemizde çok ciddi sıkıntılar var ülkemizde.
Mesela, KPSS Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi Sınavı’nda adaylar çok başarılı olamıyor. Matematik ve fen bilimlerinde Türkiye ortalamalarına bakacak olursak bilimde dünyanın sonlarında olduğumuzu görürüz. Mesela, 2017’de yapılan Lise Öğretmenlik Alan Sınavı’nda 50 soruluk bir testte; matematik ortalamasının 11.8, fen bilimleri ortalamasının ise 11.7 seviyesinde olduğunu görürüz. Türkçe ve sosyal bilimlerde de durum çok iç açıcı değil. Bu şu demektir: Çoğu öğretmen adayı kendi alanına hakim değil. Yani öğretmen yetiştiren kurumlar ve çoğu üniversitelerimiz hedefinden uzak ve eğitimleri yetersiz. Ülkemizde öğretmen otoritesi biraz fazla abartılıyor. Sevgiye dayalı eğitim sistemi yerine, baskıya ve korkuya dayalı bir eğitim sistemi var ülkemizde.
Ülkenin eğitim sistemi bu olunca, insan gibi toplum da hastalanabilir. Toplum hastalanınca; değersizlik ve sevgisizlik duygusu topluma egemen olur. Toplumda ki suçlar ve suçlular artar.
Bari ülkemizde bu kadar olumsuzluklar varken, gencecik çocuklarımız üzerindeki kuşatmaları ve onların üzerine attığımız kancalardan onları kurtaralım. Sevgiyle kalın.