Kocatepe’den verilen emirle 26 Ağustos'ta Büyük Taarruz'u başlatan Türk askerleri, taarruzun ilk ve ikinci gününde tüm tepeleri ele geçirmeye başlar. Çiğiltepelerinde bulunan Yunan askerlerine karşı direnen 57. Tümen Komutanı Miralay (albay) Reşat Bey ile Gazi Mustafa Kemal Paşa arasında şu telefon konuşması geçer:
“Niçin hedefinizi alamadınız?”
“Yarım saat sonra bu hedefi alacağım paşam...”


***
Geçen yarım saat süre içinde Çiğiltepe’yi düşman askerinden alamayan Miralay Reşat Bey, “Verdiğim sözü yerine getiremediğim için yaşayamam” diyerek beylik tabancasıyla intihar eder. Mustafa Kemal, Çiğiltepe sırtlarında çarpışan 57. Tümen Komutanlığı’nı tekrar telefonla aradığında Miralay Reşat Bey’in intihar ettiğini öğrenir ve kendisine vedanamesi okunur.
“Yarım saat zarfında o mevkii almaya size söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam” ifadelerinin yer aldığı, Miralay Reşat Bey’in ölümünün ardından geçen on beş dakika içinde Çiğiltepe düşman askerlerinden kurtarılır.

***
Ziya Paşa ile Şevkiye Hanım’ın oğlu olan Reşat Bey, İstanbul’da doğmuş, 1896’da Harbiye’yi bitirerek Teğmen rütbesiyle subay olmuştu. 28 Ocak 1896’da Teğmen, 1899’da Üsteğmen, 1904’te Yüzbaşı, 1912’de Kıdemli Yüzbaşı, 1916’da Binbaşı, 1916’da Yarbay ve1922’de (Miralay) Albay olan Reşat Bey, Balkanlar'da, Çanakkale'de, Kafkaslar'da görev yaptıktan sonra 1918’de Şeria’da karargahıyla birlikte İngilizlere esir düştü. Bir yıl sonra Mısır’daki Seydi Beşir Esir Kampı’ndaki esaretten döndü.

***
Çiğiltepe'yi almak için verdiği sözü yerine getiremediği için canına kıyan Albay Reşat Bey’in cenazesi, 28 Ağustos 1922 günü, cephe gerisindeki Sandıklı Hastanesi'ne getirildi ve burada kılınan cenaze namazından sonra Sandıklı halkı tarafından yaptırılan anıt mezarda toprağa verildi. 1988 yılında, Sandıklı halkının itirazına rağmen, naaşı, Ankara Devlet Mezarlığı'na nakledildi. Albay Reşat Bey’in şahadetinin sonrasında TBMM, kendisi adına, ailesine İstiklal Madalyası takdim etti. 1934 yılında soyadı kanunu çıkınca, Atatürk, Reşat Bey’in ailesine “Çiğiltepe” soyadını verdi.

***
Bakanlar Kurulu, 15 Temmuz'da yaşanan başarısız kalkışma sonrası Olağanüstü Hal kapsamında çıkardığı 2. Kanun Hükmünde Kararname ile subay ve astsubay 3 bin 73 kişinin Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkisini kesti. 30 Ağustos 2016 tarihinden önce tamamlanan işlem ile ihraç edilenler, bir daha devlet memuriyeti yapamayacak, rütbeleri alınacak, pasaportları ve pilot lisansları iptal edilecek, oturmakta oldukları askeri lojmanları 15 gün içinde boşaltacaklar. İçlerinde çok sayıda albay da var...

***
Türkiye, albaylar tarafından başlatılan ya da içlerinde çok sayıda albayın bulunduğu darbe ve darbe girişimini yaşadı. Siyasi tarihimiz başarısızlıkla sonuçlanan Albay Talat Aydemir'in darbeye kalkışması ile, 1960 darbesinin önemli ismi Albay Alparslan Türkeş'i iyi anımsar.
Peki yaşanan bunca acıya rağmen alınan bir ders var mıdır?
Görünen o ki, elbette yoktur.
15 Temmuz'daki başarısız kalkışmada bu kadar çok albayın bulunması, içlerinde Cumhurbaşkanı Yaveri sıfatı taşıyan kurmayların olması, ders alınmadığına en büyük örnektir.

***
Bir 30 Ağustos günü, sadece bir tepeyi söz verdiği halde alamamasını gururuna yediremediği için ve “söz namustur” inancıyla canına kıyan Albay Reşat Bey'den, ülkesinin insanının üzerine kurşun atılması emrini veren albaylara geldik.
Bu 30 Ağustos'ta en çok da bunu düşünmeliyiz galiba.
Miralay'dan Albay'a değişen ne çok şey olmuş.
Ne çok değişmişiz...