Hani demiş ya Usta: “Üzülüyorsun, takma diyorlar. Kızıyorsun, değmez diyorlar. Boş veriyorsun gamsız diyorlar. Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar. Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar. Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar. Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar. Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar. Ölünce ne diyecekler? Muhtemelen. Ölüm sana yakışmadı. Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler” diye…
Olur mu hiç? Yaşarken de biliyordu değerini bu halk, bu insanlar. Sen şimdi belki duymuyorsun ama bilmem belki de duyuyorsundur oralardan: Ölünce de üzüntülerinden tabi ki “Ölüm yakışmadı!” diyorlar…
10 yıl oldu ayrılalı. 15 Ağustos 2012’de, İstanbul’da bir Usta ayrıldı aramızdan dostlar. “Akciğer kanseri” dediler ya adına, 10 yıl önce bugün Müşfik KENTER göçtü öbür dünyaya…
Bu başlı başına bir Aşk hikâyesi aslında…
Bugünkü konuğumuz KENTER’lerden Müşfik’se; diğer KENTER’ler gibi hepsi birer Aşk ürünü, Aşk çocuğu…
Köşkten gecekonduya, asilzadelikten garibanlığa düşmek pahasına, vazgeçilmemiş bir Sevda ve ölümsüz Aşk'ın güzel çocukları: Mahmut, Yıldız ve Müşfik KENTER...
Mahmut ağabeyi 1926'da, Yıldız ablası 1928'de, bugünkü konuğumuz Müşfik'se; İzmir'in kurtuluşunun tam da 10. yıldönümünde, 9 Eylül 1932'de İstanbul'da doğdu...
Ahmet Naci Bey'den oldular, İngiliz Olga CYNTHIA'dan doğdular. Anne babaları gibi; Sevgi'nin, Aşk'ın hâkim olduğu bir evdi onlarınki...
*****
Yıldız KENTER anlatıyor:
İlkokuldaydım, birinci sınıfta... Hiç unutmadığım bir cezaya çarptırıldım! Kara tahtanın önünde; sırtım sınıfa, yüzüm kara tahtaya dönük, ders bitimine kadar kıpırdamadan ayakta durmak...
Utanıyorum, midem bulanıyor. Ölmek istiyorum. Herkesten nefret ediyorum, herkes ölsün istiyorum. Sonra bir ara cebimdeki kabarıklığı hissediyorum: Kabak çekirdeklerim...
Bir kuruşluk kabak çekirdeği almıştım, bir tane bile yemedim. Benden bir buçuk yaş büyük ağabeyim Mahmut'la, eve giderken yiyecektik. Evimiz taaa tepede, Abidin Paşa Köşkü’nün orada...
Bahardı… Bademler açmış, tepeye giden toprak yol bomboş. Ev yok pek. Apartman hele, hiç yok. Gözalabildiğine tarla. Papatyalar, gelincikler. Bir de evdeki kardeşim; 3 yaşındaki, tatlı mı tatlı Müşfik...
Hadi be sen de! Ne diye ölecekmişim… Mati’ciğimle; güzelim dağ yolunda çekirdek yiyerek, konuşa gülüşe eve gitmek varken! Evde tatlı Müşfik'le; oyunlar oynamak, O'nu sevmek varken!
Şimdi dönüp geriye baktığımda, hep çekirdek misâli umutlar peşinde ayakta kalabildiğimi görüyorum. Bir de sevdiklerim! Öleceğimi bile bile; bir çekirdek ve sevdiklerim uğruna bu kadar çaba, çırpınma...
Değer mi? Bir şey yap... Met’i anımsıyorum, Müşfik’i… İçim ısınıyor yeniden. Kalk hadi diyorum! Durma koş, bir şeyler yap. Yaşa… Dur diyorlar bir yandan da, koşma… Yeter, dinlen artık. Koşma… Öl artık!
Ama çekirdeklerim bitmedi, sevdiklerim orada öylesine duruyor ki daha…
*****
Evet dostlar, dedim ya: 10 yıl önce bugün, 15 Ağustos 2012'de kaybettik; Yıldız'ın küçük kardeşi, tatlı mı tatlı Müşfik'ini…
Usta sanatçı; tüm Türkiye'nin tartışmasız sevgilisi, Müşfik KENTER'ini...
Evin en küçüğüydü. Ağabeyi Mahmut'tan 6, ablası Yıldız'dan 4 yaş küçüktü. Sevgi'nin hâkim olduğu bir evde büyüdü...
Ağabeyi Mahmut'a çok düşkündü. Mahmut KENTER; doktor olup Amerika'ya gidince, hep O'na özlem duydu...
3'ü kız, 1'i erkek olmak üzere; 4 çocuğu oldu Müşfik KENTER'in. 2. eşi Esin ŞERBETÇİ'den olan oğluna çok sevdiği ağabeyinin ismini verdi...
1966 yılında doğdu Mahmut ama engelliydi. Bir ömür bunun acısını taşıdı, acısını yaşadı Müşfik KENTER. Üstün başarılarla ve ödüllerle dolu bir yaşam. Dik duruşlu, sağlam karakterli bir sanatçı...
Ablası Yıldız KENTER ile birlikte Kent Oyuncuları'nın kurucularındandı. 1 Mayıs 2011'de, bir İşçi Bayramı'nda, ağabeyi Mahmut'u kaybetti. Bu ölüm, Müşfik KENTER'i derinden yaraladı. Ve sanırım; sonun başlangıcı, bununla başladı...
1 yıl sonra, 27 Mayıs 2012'de; bu sefer engelli oğlu Mahmut'u solunum yetmezliğinden kaybetti. Yıkıldı Müşfik KENTER... Çöktü...
Allah kimseye evlat acısı vermesin...
Bedeni, aklı, fikri, mantığı kabullenemedi bu ayrılıkları. Akciğer kanseri teşhisi konuldu. Ruhunu bilemem ama bedeni daha fazla dayanamadı bu acılara da birkaç ay sonra, 15 Ağustos 2012'te göçtü bu dünyadan...
Ardında; insan Sevgi'si, kirletilmemiş - tertemiz ve başarılarla dolu bir yaşam ve bir isim bırakarak...
Merak ettiğim bir şey var: Bu kadar topluma mâl olmuş, hep yüreklere sıcacık - yumuşacık dokunmuş yüreği güzel insanlar, öldüklerinde; bulutlara mı yakın, sonsuzluğa mı yakın yaşarlar?
Gözümü kapattığım, daldığım yerdesin Müşfik KENTER. Huzurla uyu! Ruhun şad olsun. Anısına ve muhteşem üretimlerine saygıyla...