TRT’nin gerçekten okul olduğu yılları anımsıyorum. Pek çok arkadaşımla güzel günleri anıyoruz. İşte bu dostlarımdan birisi de Atila Akın. Atila iki kitabını gönderdi. “Cebimde İzmir Havaları -Muzip Anılar” ve “Bir Zamanlar İzmir’de”

Onu sanırım Facebook’daki şiirlerinden tanırsınız. Son şiirinden bir bölümü aktarayım:

“Bir şiir vardı

Bir ayrılılık bir yoksulluk

Bir ölüm diyordu

Türküsüde oldu

Bu üç şey çaresiz birer

Dertti

Insanoglu hep bunlardan çok çekti

Ama bu üç şey hep gerçekti.”

***

Kitaplara geçmeden Atila Akın’ı tanıtayım. Trabzonlu bir baba ve Selanikli bir annenin çoğu olarak 1943 yılında İzmir’de doğdu. İlk görevi İzmir Haber Şefliği'nden sonra müzik yayınları, diskotek, halk müziği programlarında olmak üzere 40 yıl TRT’ye emek verdi. Şimdi eşi ile Seferihisar’da anılarıyla yaşıyor.

İlk kitabı “Cebimde İzmir Havaları - Muzip Anılar” ve “Bir zamanlar İzmir’de” kitapları bir birinden güzel öykülerle dolu. Beni eskilere götürdü. Kitaptaki anılar çok, elbette buraya sığmaz. Birkaç örnek verdim. Ancak kendimi de anıların içinde bulunca önce ondan başladım.

“Alsancak’ta muz üreticilerinin tanıtım kokteyli var. Haber Müdürümüz Cengiz G. ile birlikteyiz. Cengiz çok sevdiğim, iyi yürekli bir dostum; muhabbeti, yarenliği çok iyi, saygılı ve kültürlü. Kokteyl sonunda sepetler içinde 3-4 kiloluk muz verdiler. Aniden şiddetli bir yağmur başlamasın mı? Neyse bir taksi bulduk. Sürücü Neşet Ertaş kasetini taktı. Dinliyoruz. 'Seviyorsun galiba halk müziğini' dedim. Biraz anlarım. Abi TRT ‘de halk müziği program yapan Ali Gürlü, Mazlum Nusret Kılıçkıran ve Atila Akın daha çok sevdirdi. İsmimi duyunca gururlandım...Peki sen hangisiyle tanışmak isterdin? Üçüyle de ama en çok Atila Akın’la. Çünkü içimize işliyor sözleri. Muhabbet koyulaştı. 'Onlardan biriyle tanışmak ister misin?' diye sordum,Ardından kimliğimi uzattım.Abi var ya çok kötüsün,baştan hiç açık etmedin.. İnme vakti gelince parayı uzattım. 'Abi senden bir kuruş alırsam taş olayım' dedi. Ben de taksici Remzi’ye sepetteki muzun yarısını verdim. Sarıldık, vedalaştık.”

***

“Eskiden otobüslerde bir muavin olurdu ve yaklaşan durağı haber verirdi. Muavin gür sesi ile 'Faik Bey, Faik Bey.. İnen var mı?' derken adı Faik olan yaşlı bir amca 'Faik Bey, Faik Bey diye bağırıp duruyorsun. Çok israr ediyorsun, ineyim diye. Ama inmeyeceğim' dedi.”

Atila’nın anılarına doyum olmuyor. Hepsi birbirinden güzel.

Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.