TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz 2014'te bir parkın ortasında tam 16 bıçak darbesiyle öldürüldü.

Ya benimsin ya kara toprağın diyen bir manyak tarafından.

Adam 'son kez' konuşmak istediği Hatice'nin yanına giderken, yanına koca bir bıçak almış ve bıçağı da bileğine gizlemişti.

Yani buz gibi planlı bir cinayetti.

Zaten davaya ilk bakan savcı da bunu göz önüne alarak davayı tasarlanmış cinayetten, yani ağırlaştırılmış müebbet istemiyle açtı.

Ancak daha sonra savcı değişti.

Yeni gelen savcı eskisiyle aynı fikirde değildi.

Buluşmaya giderken bileğine bıçak gizleyen adamın, bu cinayeti planlamadan, bir anlık “fazla sevgi ve tutkudan kaynaklı duygu yoğunluğuyla” işlediğine karar verdi.

Böylece o manyak, otuz yıl kesintisiz yatmaktan kurtuldu.

O savcı sayesinde.

“Çok sevgiden öldürmüş” diyen o savcı.

Ve o savcı bir kadındı!

Bir kadın.

Türkiye'de kadın cinayetlerine verilen cezaların caydırıcılıktan ne kadar uzak olduğunun tartışıldığı böyle bir dönemde...

Kadınlara yönelik saldırıların yasalarca adeta teşvik edildiği konuşulurken...

Bir kadın savcı çıktı ve dedi ki “Bu cinayet tasarlayarak değil, ÇOK SEVMEKTEN gerçekleşmiştir. Müebbete gerek yoktur.”

'Vah gidene!' demekten yorulduk artık.

Şimdi yatalım kalkalım da, bizi 'öldürecek kadar çok sevecek' adamlara rastlamamak için dua edelim.

Çünkü Türkiye'de kadınları koruma işi yasalara değil, dualara kalmış belli ki.

Bileklerimize bıçak gizleyip, buluşmalara o şekilde gidemeyeceğimize göre!

***

NE ACI!

fatih-terimBir insan için ne acı bir tabloydu o öyle...

Pazar günü oynanan KSK-Göztepe maçında stada Fatih Terim'in girdiği anonsu yapıldığı anda stadyum yuhalama sesleriyle inledi.

Bizimki hiç bozuntuya vermeden sağı solu yine Don Carleone edasıyla selamladı tabii ama gerçekten tablo çok üzücüydü.

Terim neden bu kadar sevilmiyor aslında tam olarak anlayabilmiş değilim.

Haydi benim sebebim belli. Kelimesi kelimesine doğru yazdığım bir haber için beni eşine dostuna şikayet edip, gücünü kullanıp, ekmeğimden etti. Nesini seveceğim bunu yapan kişinin?

Ama pazar günü binlerce kişi de benim güzel hatırım için yuhalamadı herhalde kendisini değil mi?

Daha sonra gazetecilerin kendi aralarında 'Yuhalanma meselesini yazalım mı yazmayalım mı? Ya ayıp olur şimdi yazmayalım' tartışmaları ise mesleğim açısından daha da üzücüydü.

Neye göre kime göre ayıp acaba?

***

Yeni nesil gümbür gümbür

9_dBarış Arduç delirmesi mi desem, zehirlenmesi mi desem?

Ne oldu bu kadınlara böyle? Kiralık Aşk dizisinde oynayan oyuncu o kadar kısa zamanda o kadar büyük bir hayran kitlesi oluşturdu ki, dayanamadım 'Kimmiş bakayım bu Arduç?' diye oynadığı dizinin bir iki bölümünü izledim.

Ve nasıl desem, pek bir şey anlamadım. Tamam bebek gibi yüzü var, Allah sahibine bağışlasın da hani Kıvanç Tatlıtuğ ve Kenan İmirzalıoğlu ile karşılaştırmak, hatta 'ikisini ezer geçer' yorumları yapmak bana biraz abartılı geldi sanki.

Genç kardeşimizin oyunculuk anlamında daha çok fırın ekmek yemesi gerek bir kere.

Sadece güzel yüzle olmuyor çünkü artık bu işler.

Hele o reklam filmindeki durumu pek iç açıcı değildi hani.

Sahi oyuncular reklam filmlerinde oynadıklarında ne söylenirse onu yapmak zorunda mı oluyorlar acaba?

Parayı veren düdüğü çalıyor mu yani?

O kadar çok isim var ki, tırnaklarıyla geldikleri yeri ve karizmalarını bir reklam filmiyle yerle bir eden...

Barış'a da daha en baştan yazık etmişler diyeceğim ama sadece dediğimle kalacağım. Çünkü kısa zamanda öyle kemik bir kitleye sahip oldu ki yeri kolay kolay sarsılmayacak gibi.

Yeni jenerasyon eskileri silip süpürecek gibi görünüyor.

Öyle de olsun zaten... Türk sineması ve dizi sektörüne bir kez çıpa atıp yüzyıl ekmeğini yiyenlerden çok sıkıldı artık bu izleyici.

***

Gülmedik

Koyu milliyetçi bir tarafım hiçbir zaman olmadı ama Serra Yılmaz'ın bu şakası(!) da hiç olmamış hani.

CNN International kanalında yayınlanan, dünyaca ünlü televizyon programcısı Antony Bourdain’in sunduğu“Parts Unkown” programında kendisine "Türk olmak nasıl bir şey" diye sorulduğunda “Evet Türküm ama bu benim suçum değil” demiş Yılmaz.

Sonra da Twitter hesabından yaptığı açıklamayla bu sözünü sıçrattığı yeri bir güzel sıvamış: “Bu yaptığım şakayı bir Avrupalı, bir Amerikalı anlar ama siz anlamadınız” diyerek...

Anladık anladık da, işte nedense gülemedik.

Mel mel baktık öyle... Çünkü son derece lüzumsuz, nükteden uzak, rahatsız edici bir cümle.

İnsan içinde yetiştiği toplumun kimyasına, dinamiklerine bu kadar aykırı bir söz ederken alacağı tepkileri düşünmeli.

Değil mi?