Yazmayı ne kadar çok seviyorsam, fotoğraf çektirmeyi de o kadar sevmiyorum... Ne alakası var demeyin? Bizim meslekte gerekiyor... Misal röportaj yapıyorum... Soru sorarken bülbül kesilirim... Heyecanla, merakla cevapları dinler, pür dikkat kesilirim... Cümle aralarında manşeti bulduğumda şöyle arkama yaslanır, gururla tadını çıkarırım...
Konu, konuştuğumla fotoğraf çektirmeye gelince, elimi ayağımı koyacak yer bulamam... Kaşlarım alnımın orta yerinde birleşir... Göz bebeklerim büyür... Gerilirim... Velhasıl bedenen tuhaf bir hal alırım... Objektif karşısında pek pozcu meslektaşlarıma da gıpta ederim...
Malum sosyal medya sayesinde selfie girdi hayatımıza... Kendi kamerasına bin bir numara çekenlere de imrenirim... Denemişliğim kadar, başarısızlığım çok... Bakınız köşe fotoğrafıma...
Neyse... Bu selfie denilen şey narsizm ile eş değermiş... Kore üniversitesinin yaptığı araştırmaya göre, daha üst seviye narsisizme sahip olan kişiler, selfie paylaşımı yapmaya daha fazla yatkınlık gösterirmiş...
Araştırmacıların söylediğine göre, kendi selfie'lerine yapılan yorumlara bağları ve diğer kişilerin selfie'lerine ilgileri, geri bildirim verme ihtimalleri çok daha yüksekmiş.
Narsistliğin sözlük anlamı şöyle... Narsistlik, kişilerin kendi önemlerini gözlerinde büyüttükleri, övgü açlığı duydukları ve diğer kişiler için empati eksikliği gösterdikleri bir ruhsal bozukluk...
Bu narsizmin tarihi de taaa mitolojiye kadar uzanıyor... Yunan tarihinde hikaye çok... Bunlardan biri şöyle;
Kendine aşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte âşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır.
Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda ‘eko’ dediğimiz yankılara dönüşür.
Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkissos’u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü .
O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir.
Kıssadan hisse; Ne selfie’ye inan ne selfie’siz kal...