Çok seneler önceydi... Bir gazetenin gezi sayfasında Kaz Dağları anlatılıyordu...

Şimdiki gibi değildi; turistlerin konaklayacağı yer sayısı iki, bilemedin üçtü... Anlatımlardan, gördüğüm fotoğraflardan çok etkilendim.

Gidilmesi, görülmesi gerekirdi.

Haberde Yeşilyurt Köyü'nde, dokuz odalı bir işletmenin adı geçiyordu. Arkadaşlarımı da organize ettim, bir hafta sonu için mini oteli kapattık.

İki günlük zaman diliminde Antik çağın İda'sına kelimenin tam anlamıyla vurulduk. O yüzden de izleyen sekiz yıl boyunca, aynı tarihlerde aynı otelde hep olduk...

Dünyada Alpler'den sonra oksijenin en bol olduğu ikinci yerdi, dört beş saat uykunun yetmesinden de belliydi.

Muhteşem doğasının yanı sıra, mitolojik öyküleriyle de farklı bir dünyaydı.

Son günlerde Kazdağları'nın başı büyük dertte.

Kanadalı bir şirkete bağlı Türk firması, altın madeni için çalışmalar yapıyor.

Projenin ilk aşamasında 45 bin 650 ağacın kesilmesi planlanmıştı. Ancak TEMA'nın yaptığı incelemeler sonucu maden sahası ve yol bağlantıları için yaklaşık 195 bin adet ağacın kesildiği ortaya çıktı. Üstelik ÇED raporu ile ilgili hukuki sürecin tamamlanması da beklenmedi.

Madende kullanılacak olan 20 bin ton siyanür ve siyanürle birlikte açığa çıkacak olan arsenik gibi birçok ağır metal hem insan sağlığını hem de bölgenin tek içme suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı’nı tehdit ediyor.

Madenin meşe, çam ormanları ile birlikte dünyada sadece Türkiye'de yaşayan 7 bitki türünün yaşam alanı üzerine kurulması planlanıyor.

CHP'li 25 milletvekili imzasıyla, katliamın araştırılması için komisyon kurulmasını içeren araştırma önergesi Meclis Genel Kurulunda görüşüldü.

Önerge, AKP ve MHP oyları ile maalesef reddedildi. Reddederken vicdanları hiç mi sızlamadı?

Doğanın katlinin, halk sağlığıyla oynamanın vebalini nasıl taşıyacaklar.

Kanadalı şirket buradan 2 bin 400 ton altın çıkaracakmış, bunun sadece yüzde 4’ünü devlete bırakacakmış.

Havamızı, suyumuzu zehirleyip çekip gidecekler yani. Göz yumanlara yazıklar olsun!