Koskocaman bir balondu...
Şişmesi çok uzun sürdü.
Bu balonun içi havayla şişmedi.
- Hukuksuzluk
- Adaletsizlik
- Eşitsizlik
- Görkem
- Şatafat
- Ayrıştırma
- İsraf
- Kayırma
- Bilim, sanat, kültürden uzaklaşma
- Yozlaşma
- Kavga
- Ötekileştirme vs.
İşte bunlarla şişirildi, şişirildi.
Patlamaması imkansızdı. Sonunda patladı.
Bu anlaşıya yıllardır destek veren halkın bir kısmı desteğini çekti, yeter artık dedi.
Üzerine bir de -çok şükür ki- oy çuvallarına sahip çıkılınca, kaçınılmaz sonuç gerçekleşti.
***
'İstanbul'u yöneten ülkeyi de yönetir' diyenler kaybetmenin demokrasiye dahil olduğunu bir türlü kabul edemiyorlar.
Ağızlarından 'hukukun üstünlüğü, demokrasi, halkın iradesi' sözlerini düşürmeyenler için bu kavramlar meğer sadece kendilerine doğru yontulunca bir anlam ifade ediyormuş.
Şimdi diyorlar ki 'ama hukuk da bir yere kadar'!!!
18 gün İstanbul'da halkın çoğunluğunun artık AKP tarafından yönetilmek istemediğini bir türlü sindiremediler.
İş artık komediye döndü.
Oyları bir tersten, bir düzden, bir sağdan, bir soldan saydılar. Baktılar ki yok, sonuç değişmiyor. Şimdi diyorlar ki 'ne yaptılar bilmiyoruz, ama kesin bir şey yaptılar'!
Gülüyoruz artık ne yapalım.
***
Neyse onlar yenilmezlik sanrılarının acısını çekerken şimdi hizmet zamanı.
Kayırmadan, 'ağam paşam benim güzel avantam' sistemiyle şehirleri parsel parsel satmadan, özlediğimiz, beklediğimiz huzurlu ve hukukun gerçek üstünlüğü gözetilere yönetilen şehirler.
Altın varaklardan, yüzlerce koruma aracından arınmış, ATM sülüklerinden kurtulmuş, beton fetişisti yandaşların kapısından giremeyeceği sade, medeni, asıl görevinin halka hizmet olduğunu hatırlayan belediyecilik anlayışını yaşamak ve artık normalleşmek istiyoruz.
Nefes almak.
Huzur bulmak.
En azından bizler soğan, patates peşinde koşarken memleketi kimler kaymağıyla götürüyor diye düşünmemek.
Tek istediğimiz bu.
İnsan gibi yaşamak.