Sporun amacı sevmek, sevdirmek, sevgiyi yaymaktır.
Sporun amacı insanlar ve gruplar hatta uluslar ve ülkeler arasında dostluklar yaratmak, düşmanlıkları gidermektir.
Spor rekabettir, düşmanlık değil. Spor sevgi demektir. Spor barış demektir.
Spor yazarları olarak da bizler, ülkenin yarını olan çocuklara, gençlere yazıyoruz. Çünkü bizler aynı zamanda eğitim aracı olan sporun yazarları, çizerleri, muhabirleriyiz.
Spor yazarları olarak daha sağlıklı kuşaklar yetiştirmek için, bize düşen görevler vardır. Ve bizlerin magazinleşmeye, düşmanlıklar yaratmaya, saldırganlar yetiştirmeye kesinkes hakkımız yoktur. Temel görevimiz doğruyu, yanlışı vurgulayarak ortaya koymak, araştırmak, incelemek, tiraj-rating kaygılarından, popülist davranışlardan, küçük beklentilerden uzak, sporun sevgi demek olduğunu, sporun barış demek olduğunu vurgulamak, anlatmak, yazmak, hatta hayata geçirmek olmalıdır.
***
‘Çiçeği herkes sever. Önemli olan yaprağı sevmektir.’ Bu Çin atasözündeki güzelliğe dikkat etmek gerekir. Futbolu herkes sever. Önemli olan sporu sevmektir.
84’te Los Angeles’te yapılan olimpiyatların şarkısı ‘Take some one’s hand’ adını taşıyordu. Yani, ‘Birinin elini tut’ diyordu Los Angeles Olimpiyat Stadı’nda toplanan on binlerce insan. Ancak birinin elini tutarsan bütün dünya insanlarının dostlukla el ele tutuşması gerçekleşebilirdi.
88 Seul Olimpiyatları’nın şarkısı da dört yıl öncekinden pek farklı değildi. İtalyan Giorgio Noroder’in bestelediği parça ‘El ele’ adını taşıyordu. ‘Birinin elini tutmak’ ve ‘El ele’ olmak. İşte sporun temel çıkış noktaları. Spor alanlarında da mutluluğu, sevgiyi aramak.
MUTLU OLMAK
Mutlu olmak için sevmek gerekir. Sevmek kırçiçeğini, karanfili sevmektir. Sevmek ardıç kuşunu, kelebeği sevmektir. Sevmek insanı sevmektir. Sevgisiz yaşanmaz ki. Sevgi için yeterli zaman bile yokken bu nefretler niyedir?
Ataol Behramoğlu’na göre; ‘Bütün insanları sevmek gerektiğini düşünün/Düşmanlarımız dışında/Düşmanlarımız çünkü sevgiyi yok ettikleri için/Düşmanlarımız oldular.’
Oxford’da bin 600 bilim dalında öğretim verilir. Oxford’da insan soyuna öğretilemeyecek tek şey dostluktur. Oxford’da insan soyuna öğretilemeyen dostluk, sevgiyi yaratır, mutluluğu yaratır, barışı yaratır.
Gelin isterseniz Sait Faik’in şu ölümsüz dizelerinde bir dostluk gezintisi yapalım;
‘Hey gidi Yani Usta hey… Gelmedim, gelemedim. Ne çıkar bundan? Sen yine o aynalı sinemada oturan o küçük çocuksun, sokakta gördüğüm zaman. Ama yüreğimi bir şey, bir demirden avuç da sıkmıyor değil hani.. Ama boş ver! Üzülme be Yani Usta. Beni gördüğün zaman gülümseyiver. Aldırma! Dostluk vardır, be! O da ölmedi ya…’
Sporcu kardeşlerimiz, spor alanlarında dostluklar olsun önce..
Spor yazarları, çizerleri, muhabirleri, spor sayfalarında ve ekranlarda dostluklar olsun önce.
‘Dünyada dostluk vardır, be! O da ölmedi ya!...’
Göztepeli, Altaylı kardeşlerimiz provakasyonlara gelmeyin, önce dostluklar…