Salı günü, yani seçime 5 kala, yalnızca İzmir’in değil Türkiye’nin en güzel konser salonu olan Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nin Büyük Salonu’nda, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ’Sivil Toplum Kuruluşlarıyla Buluşma’sına katıldım. Salonu dolduran sivil toplum temsilcileri, milletvekilleri, Belediye Başkanları, Kent Konseyleri, muhtarlar, sendikalar, inanç dernekleri, kadın kuruluşları, göçmen, hemşeri ve Roman dernekleri temsilcilerinin oluşturduğu topluluğun “Hak, Hukuk, Adalet” sloganları, salonun akustik hesapları dikkatle yapılmış, özenle tasarlanmış tavanında ve duvarlarında yankılanıyordu.

Önce, Genel Başkanı dinledik. Kılıçdaroğlu konuşmasında, sivil toplumun örgütlü gücünün demokrasinin temel taşı olduğunu vurgulayarak, azim ve kararlılıkla mücadele eden, boyun eğmeyen meslek kuruluşlarını övgüyle anarken, ‘Saray’ın arka bahçesi haline dönmüş’ sendikaları, tarafsızlığını yitirmiş yargıyı ve CHP’yi ‘elitlerin partisi’ olarak yaftalayan iktidar yandaşlarını eleştiriyor, siyasal iktidarın 16 yıldır rantiye sınıfına hizmet ettiğini, CHP’nin ise halkın çıkarlarını savunduğunu, toplumun tüm kesimlerinin (bu arada sanatçıların) gidişattan memnun olmadığını, önümüzdeki seçimin “Demokrasi mi, dikta mı?” seçimi olduğunu söylüyordu. Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin seçimi kazanmasının ardından CHP’nin hedefi, “Parlamenter sisteme dönüş değil, Demokratik Parlamenter Sistem”i kurmak olacaktı…

Sonra sıra sorulara geldi. KHK ile üniversiteden atılan akademisyenler, atama bekleyen öğretmenler, yasal güvence bekleyişinde olan taşeron işçiler… Dertlerini döktüler, zaman elverdiğince... Üniversiteleri bilimsel, yönetsel ve mali özerkliğe kavuşturmayı hedeflediklerini, çağdaş Köy Enstitüleri niteliğinde Teknoloji Liseleri kuracaklarını, atamalarda siyasal görüşün değil, ‘liyakat’ın esas olacağını, Siyasal Partiler Yasası’nda kadınlar ve gençler için kota koyulacağını söyledi. Katılımcılar arasında yalnızca tek bir kişi vardı, alanımızla ilgili bir soru soran. “Kültür-sanat üzerine görüşlerinizi dinlemek isterdik” dedi, Anadolu Folklor Dernekleri Federasyonu Başkanı. Zaman kalmamıştı bu sorunun yanıtını almaya… İzmirli sanatçıların, sanat örgütlerinin haberi mi yoktu toplantıdan, yoksa yeterince örgütlü değiller miydi, bilemedim…

Toplantıda zaman kalmamıştı ama, CHP’nin Seçim Bildirgesini okuyanlar, iyi hazırlanmış (ama detaylandırılmaya muhtaç) bir program bulabiliyorlardı karşılarında. Sanatın ‘özgürlük ve özerklik’ ihtiyacına vurgu yapan, Kültür Bakanlığı’nı Turizm’den ayrılıp, bağımsız bir bakanlık yapılacağını, artırılarak sürdürülecek destek ve teşviklerde tek ölçütün kalite olacağını, tarafsızlık ve şeffaflık ilkesine uyulacağını, dağıtım ve yayın alanlarında tekelleşmenin önleneceğini, bir Sanat Yasası ile sanatçıların tüm sorunlarına çözüm getirileceğini, sosyal haklarının güvence altına alınacağını, fikri mülkiyetle ilgili mevzuatın çağdaş bir yapıya kavuşturulacağını, sanatsal faaliyetler üzerindeki vergilerin kaldırılacağını, Şehir ve Devlet Tiyatrolarının tüm illeri kapsayacak biçimde yaygınlaştırılacağını, katılımcı, çoğulcu, bütüncül, özgür ve demokratik bir Kültür-Sanat Politikası oluşturulacağını ve ‘UNESCO Kültürel İfadelerin Çeşitliliğinin Korunması ve Geliştirilmesi Sözleşmesi’nin yürürlüğe konacağını muştulayan…

Bu akşam 19.00’da Gündoğdu Meydanı’nda olacağım… Pazar günü de, sandık başında… Ülkemizin yaşadığı baskı rejiminden kurtulup, düzlüğe çıkması, sanatımızın hak ettiği özgürlüğe ve özerkliğe kavuşması için…