Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, "Covid-19 bu yıl bitebilir" dedi ve üç senaryoyu '2022'de Covid-19 Küresel Acil Durumunu Bitirmek için Stratejik Hazırlık ve Mücadele Planı' kapsamında ortaya koydu: Ya az varyantlı hissedilmeyecek bir süreç ya virüsün evrim geçirmeye devam edeceği ama aşılamalarla ağır hastalık oranının azalması ya da-ki bu en kötü senaryo-virüsün daha şiddetli ve bulaşıcı varyantlarının çıkarak yeni pandemi yol açması!

***

Ama gerek ülkemizdeki PCR pozitif vaka sayılarının 10 bin bantlarına inmesi ve ölüm vakalarının 50’lerin altına doğru seyretmesi gerekse dünya verileri artık pandemi sonrası günlere hazırlık dönemine geldiğimize yönelik kuvvetli kanıtlar. Diğer yandan, Avrupa’da bir hafta içinde yüzde 50’lere çıkan vaka serisinin nedeni olarak gündeme gelen ve ‘secret omicron’ kod ismi ile anılan BA.2 varyantı endişeleri biraz arttırsa da, pandemiyi nakavt eden faktörün aşı olduğu insanlık unutmayacaktır. Dünyada henüz aşılama oranları istenilen düzeyde değilse bile ülkemizde standart aşı algoritmini tamamlayanların oranı 18 yaş sonrası için yüzde 85.32 düzeyinde.

Pandemiye en çok kayıp veren ülkeler, beklenenin aksine gelişmiş batı ülkeleri oldu. ABD bir milyon insanını kaybetti. Bu rakamlar İngiltere için  164 bin, İtalya 158 bin, Fransa 141 bin ve  Almanya 128 bin şeklinde. Bu kısmen ülkelerin demografik yapısının ileri yaş profilinden kaynaklanıyor. Tahmin edileceği gibi yaşlılıkla beraber kronik hastalıklar artıyor. Ayrıca  ülkelerin sağlık alt yapılarının eski ve yetişmiş insan gücünün bu sektördeki kısmi yetersizliği de diğer bir faktör. Zaten bu ülkeler hızlı bir şekilde sağlık politikalarını yeniden revize etmeye başladılar. Küresel sağlık politikaları revize edilirken bir çok yaşamsal tıbbi malzemesinin Çin’de  üretildiği ve son dört yüz yıldaki 10 büyük pandeminin çoğunun  Çin kaynaklı olduğu da önemle kaydedilecektir.

Bu süreç, ülkelerin sadece hükümet  otoritelerinin değil, vatandaşlarının da psikososyal dinamiklerini derinden etkiledi. İnsanlar, tarih kitaplarının ortaçağ bölümlerinde zikredilen salgın dehşetini yaşadılar. ABD orijinli Marked by Covid isimli  bir NGO örgütü, Amerika tarihinin Big Deal, Vietnam, Kennedy süikastı ve 11 Eylül gibi trajik olaylarına izafeten yapılan anıtsal yapılarına bu pandemi nedeni ile bir yenisini ekliyor: Covid’ten ölenlere ithafen!

***

Pandeminin uluslararası işbirliğine katkısı oldu kuşkusuz. Ülkeler pandemiye karşı ortak savunma için örgütlendi ve dünya yüzde 10'lara uzanan GSMH düşüşünün kompansasyonu için hükümet üstü kuruluşlara odaklanmış durumda. Ama bir yandan da ülkelerin Avrupa Birliği gibi entegrasyonlardan hızla uzaklaştığını ve sınır kapatmak şeklinde kendi vatandaşlarının öncelendiği uygulamalar gördük. Gelişmeyi etnik milliyetçilik şeklinde olmasa bile vatandaşlık esaslı bir tür postmodern milliyetçilik şeklinde okumak mümkün. Öte yandan Çin gibi otoriter devlet yapılarının ellerindeki data verilerinden hareketle müdahalelerindeki etkinlik ve toplumun hareket ve davranışlarını kontrol etme gücü etkileyici bir şekilde görüldü ki; bu da pandemi gibi küresel krizler ölçeğinde, otoriter Çin’in başarılı, demokratik İngiltere ve ABD’nin başarısız olduğu algısını yarattı. Ama virüsün Çin’den çıktığı ve yayılmasında yavaş tepki vermesine neden olan şeffaflıktan ve demokrasiden yoksun Çin sisteminin olduğu gerçeğini unutturmamalı!

Bir yandan da pandemi, kuşaklar arası çatışmanın derinliğini ve küreselleşmeyi ciddi bir şekilde de travmatize etti. Toplumun salgından daha çok etkilenen savunmasız yaşlı üyelerinin korunması ile hastalığı hafif atlatan gençlerinin yaşam tarzlarının kısıtlamacı  değişimine isteksizlikleri ciddi bir nesiller arası krize yol açarken, kapatılan havaalanları ile ülke ve evlerine hapsedilmiş bireylerin izole hayatları, küreselleşmenin temellerini dinamitledi. Bunun sosyo-ekonomik etkilerini önümüzdeki yıllarda göreceğiz. Kimbilir belki de bugün yaşadığımız vahşi küreselleşme, daha adil ve sistemi değil, insanı odaklayan bir küreselleşmeye yerini bırakır.

Covid pandemisinin tıp tarihinin istisnai bir dönemi mi, yoksa kronik enfeksiyon tehdidinin bir başlangıcı mı olduğunu hep beraber göreceğiz. Diğer değişiklikler için liberal kapitalizmin iflası ya da tarihi bir dönüşüm gibi ‘büyük laflar’ için zaman erkense de, üretim ilişkilerinin değişeceği ve şirketlerin işlevleri dahil tüm devlet kurum ve kurullarının yeniden yapılanma gereksinimi içinde olacağı kesin!