Covid-19 pandemisi tüketici davranışlarını değiştirdi ve değiştirmeye devam ediyor. Bu konuda en son çalışma, İPSOS Group S.A. isimli Paris merkezli küresel pazar araştırma ve danışmanlık şirketi tarafından yapıldı. Kendisi de 1999 yılından beri Paris Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören bu şirket, 26-30 Mart 2020 tarihleri arasında 16-74 yaşları arasında ABD, Kanada, Brezilya, Çin, Fransa, Almanya, Japonya gibi ülkelerde 30 bine yakın kişi üzerinde yaptıkları araştırmada oldukça ilginç sonuçlar ortaya çıktı.
Türkiye ayağında, ülkemizde ilk vakanın görüldüğü 10 Mart'tan itibaren, yurttaşlarımızın hastalığa yönelik farkındalık düzeyinde ciddi değişiklikler olduğu ortaya çıkıyor. En azından vatandaşlarımızın yüzde 90’a yakınının, hastalığın, halihazırda en önemli ülke sorunu olduğunu düşündüğünü biliyoruz. Örneğin yılın ilk ayında en önemli sorun olarak ekonomi düşünülüyordu! Ancak, yine de hastalığın kişisel ve genel ekonomiye ciddi tehlike oluşturabileceğini düşünen insanlar da yüzde 69’larda. Yine insanlar, salgının süresi konusunda da karar değiştirmiş görünüyor. Genel olarak salgının birkaç ayda geçeceği yargısı yerini altı ay ve daha fazla sürebileceği şekline dönüşmüş durumda. Bu hal, hastalığa ve kendileri ile yakınlarına yönelik endişeyi de doğal olarak artırıyor: Endişe etmeyenler sadece yüzde 6! Ülkemizdeki yüzde 94 düzeyindeki hastalığa yönelik endişe, Çin ve Japonya gibi uzak doğu ülkelerinde yüzde 30’lar düzeyinde. Kıta Avrupası'nda da yüzde 70’leri buluyor. Elbette, salgının ortaya koyduğu endişe ve kaygı ile gelecekte olası gelişmelerdeki belirsizliğin oluşturduğu güçlü kitle depresyonu için şimdilik belirtilerin kaydedildiği bir süreci yaşamaktayız. Zamanla posttravma sendromu da dahil bir çok semptomların somut bulgularla analiz edileceği dönemleri göreceğiz. Ancak şimdilik, sokağa çıkma yasakları ve ev izolasyonlarının bireysel psikodinamik yapıda kırılganlığı artırdığı, aile ve sosyal ağdaki ilişkileri radikal manada etkileme potansiyeli taşıdığına vurgu yapalım!.
Araştırmanın tüketici davranışlarına yönelik sonuçları daha sonrasını projekte etmek bağlamında ilginç verileri kapsıyor: Halkımızdan ilk tepki beklenildiği gibi yiyecek maddelerine yönelik stoklama olmuş. Ipsos CEO’su Sidar Gedik, 10 Mart'ı takip eden ilk haftalardaki hane halkında görülen nispeten kısa ve orta kullanma ömürlü un, makarna, bakliyat, maya ve doğallıkla kolonya türü ürünlere yönelim, ikinci haftada yerini, atıştırmalık tarzındaki yiyecek kategorilerine bırakmış görünüyor. Üçüncü hafta ise hastalıkla ilgili bağışıklık sistemini güçlendirdiğine dair haberlerin etkisi ile olsa gerek turşu ve benzeri materyalerin tüketimi öne geçmiş. Nihayetinde, pandeminin, tüketicinin, bir insan olarak davranış ve ürün seçimine olan etkisi konusunda, net sonuçlarını gözlemleme noktasında somut bilgiler derlenmiş oldu. Zaten bir çok insan da, zorunlu izolasyonun, sadece tüketim alışkanlıkları bağlamında değil, verimli boş zaman kullanımı konusunda da net fikirlere sahip. Küresel olarak kamuoyunun yüzde 44’ü, bu zorunlu zamanı kişisel gelişim konusuna ayırmış durumda. Global şirketler, pandemi sonrası hangi sektörlerin ayakta kalacağına ve tüketici davranışının nasıl şekilleneceğine yönelik stratejiler kurmaya şimdiden başladı. Dcode Consulting dahil bir çok araştırma şirketine göre, pandeminin kaybeden sektörleri turizm,gayrımenkul, yeme içme ve havacılık şeklinde sıralanıyor. Kazananların ilk sıralarını da gıda,kişisel bakım ve medical/sağlık sektörleri olarak görülüyor. Nispeten az kayıp ile giden sektörler ise eğitim, e-ticaret ve enerji.
120 Nanometrelik SARS-CoV-2 virüsü, kütlesi 5.9722*10*24 kg’lık dünyaya öyle hızlı yayıldı ki, hiçkimsenin ve ülkenin, öngörülebilir faaliyet alanının olmadığını apaçık ortaya koydu. BM,WHO ve AB gibi siyasi üst kurumlar etkinlik ve güvenilirliklerini kaybederken endüstri kuruluşları da yapısal travmayı atlatmaktan aciz hale geldi. Covid-19 algı raporunun son paragrafları yazmak için henüz erken ise de , yapılan çalışmalar bunun için ipuçları veriyor.