Çocukluğumdan beri gözlerimle ilgili bir takım sorunlar yaşıyorum. Her şey, uzağı az gören bir çocuk olarak doğmamla başlamış. Düşünün henüz 3 yaşındayken bir gözlüğüm vardı. Ailede de bu sorunu yaşayan başka bireyler olunca bunun bir genetik miras olduğu konusunda inandırıldım. Sonra birileri bana daha çok sol gözüm üzerinde meydana gelen göz problemlerinin aslında soy ağacımızın güzide temsilcilerinden bazılarının başına gelen kimi olaylardan kaynaklandığını anlattı. İnsan bedeninin sol tarafının dişil enerjiyi temsil ettiği söylenerek de bu sorunun anne tarafından geldiği belirtildi. Göçler, köklenememe ve yaşanmış olan kimi olumsuz olayların izlerini taşımam; bunların dışında da zihnimin yaşadığı gerçekliği kabul etmemesi yüzünden sürekli karşıma görme konusunda bir engel çıkardığı söylendi.
***

Beynimiz, henüz tamamını kullanmayı başaramadığımız bir organımız. Ve onun bu bilinmeyen tarafı bize her zaman çok cezbedici geliyor. Aynı uzay gibi... Beyin vücuttaki tüm sinyallerin toplandığı ana merkez. Sorun çıkan yeri algıladığı gibi sorunun çözümü içinde bazen otomatik olarak harekete geçiyor. Ama bazen de bizim bir takım bilgilerle onu yönlendiriyor olmamız gerekiyor. Söz gelimi beden hareketsiz kalırsa yağlanıyor, kaslar işlevini yavaş yavaş yitiriyor ve bir takım rahatsızlıklarla beyin "önlem al" sinyalleri gönderiyor. Ama tam olarak görmeyen bir göz için ne yapılabilir ki? 

Geçtiğimiz günlerde bunun üzerine yazılmış bir kitap olduğunu ve yazarıMirzakarim Norbekov'un verdiği seminerlerle zihnin bilmeyene açılan kapıları araladığını öğrendim. Bütün dünyada 10'dan fazla dile çevrilen ve 13 milyondan fazla satan "Aptalın Deneyimi, Aklını başına toplamak için rehber" adlı kitabın yazarı Mirzakarim Norbekov'un kitabını bu yazıya başlarken sipariş ettim. Kitabı okuduktan sonraki deneyimlerimi sizinle paylaşacağım ama asıl anlatmak istediğim ben gözlüklerden kurtulmaya çalışırken dünyanın yeni geliştirilen bir gözlüğe hazırlandığı.   

***

Zuckerberg, Facebook’un 10 yıllık geleceğini anlatan geçen günlerdeki konuşmasında sanal gerçeklik gözlüklerini anlattı. Buna karşın 2012’de Glass gözlük ekranı tanıtan Google, sanal gerçeklik yerine artırılmış gerçekliğe odaklanıyor.

Yine de geleceğin gözlüklerinde Glass tarzı prizmatik projektör aparatlarından kurtulacağız; yani geleceğin sanal gerçeklik gözlüklerini normal miyop gözlüğü gibi rahatça takacak, rahatça silecek ve rahatça kullanacağız.

Sanal gerçeklik kullanırken gerçek dünyadan tümüyle kopup sanal aleme dalıyorsunuz. Oturma odasında otururken kendinizi birdenbire Ay yüzeyinde veya uzayda buluyorsunuz.


Gerçek sanal alem internet değil, sanal gerçeklik dünyasıdır. Bu alemin en büyük özelliği de sizi gerçek dünyadan koparmasıdır. Örneğin, Samsung Gear VR takarken önünüzü göremez ve yolda yürüyemezsiniz.

Oysa Google Glass kullanırken veya Zuckerberg’in gelecek için hayal ettiği ekran gözlükleri takarken gerçek dünyada güvenle yürüyebilirsiniz. Bisiklete binerken gözlük camının kenarında kısa süreli olarak hava sıcaklığı yazabilir veya navigasyon yazılımı “sola dön” diye kırmızı ok gösterebilir.

Kısacası gerçek dünyanızı 3B yansıtma grafiklerle zenginleştiriyorsunuz. İşte buna Terminator görüşü, artırılmış gerçeklik veya karma gerçeklik diyoruz. Yolda yürürken bile internetten kopmamak için sanal grafikleri gerçek dünyanın üzerine bindirmek karma gerçekliktir.

***

Öncelikle yolda veya otobüste sürekli telefon ekranına bakmaktan kurtulacağız. Boynumuz tutulmayacak, omurlarımız kireçlenmeyecek. Otobüste düşmemek için bir yere tutunurken telefon ekranını parmaklayıp millete Messenger’dan yazmak için cambazlıklar yapmayacağız. Okullarda tahta kullanılmayacak. Bunun bir sonraki aşaması da yani takriben 15 yıl sonra da ekran özellikli kontak lensler takacaksınız. En gerçekçi Terminator görüşü bu olacak. Ama bu ürünleri yine biz üretmediğimiz için her zaman olduğu gibi bize gösterilmek istenen bir pencereden bakacağız dünyaya. Elimizi çabuk tutmazsak, gelişen teknolojiye ayak uydurmazsak, zihnimizi geliştirmezsek, ruhumuzu doyurmazsak sanallaştırılan dünyada da bir piyon olmaktan ileri gidemeyiz. Bu teknolojiyi reddederim diyorsanız, dünya üzerinde kaç kişinin cep telefonu kullanmadığına bakınız derim. Ve şunu unutmamalıyız ki her zaman görmek ve bakmak arasında büyük fark vardır.