Çünkü artık gitmiyorlar. O yorucu kalabalıklar.
Çeşme artık bir sahil kasabası değil.
Bildiğin şehir oldu.
TOKİ'si, rezidansları, zincir mağazaları, restaronları ile bildiğin şehir.
Bir çok Anadolu ilinden daha büyük, daha gelişmiş!!
Gelişmiş derken alt yapısı yetersiz, çarpık yapılaşma mağduru, klasik ucube bir gelişme bu.
Oysa kim istedi ki o gelişmeyi.
Nereden çıktı bu büyük yatırımcılar!
Çıkmaz olsalardı, gelmez olsalardı, bu gözler canım Çeşme'de bu gazulet binaları, bu betonlaşmayı, bu kalabalığı görmez olsaydı.
***
Yaz mevsiminin son ayını da devirdik çok şükür ama hala plajlar, sokaklar kalabalık.
Anladım ki yaz mevsimini değil, yazın dışarıdan gelip buradaki ahengi, uyumu, sükuneti bozanları sevmiyorum ben.
Ve o bozguncular artık Eylül geldiğinde de bir yere gitmiyorlar.
Doğaya, mimariye, kültüre zerre saygısı olmayanlar, komşunun ağacının bir dalının bahçesine sarkmasına tahammül edemeyenler, sokakta bir köpek görünce ejderha görmüş gibi büyük büyük tepki verip zehirlemekle tehdit edenler vs.
Buradalar, gitmiyorlar. Çünkü artık Çeşme büyüdü! Kasabalıktan çıktı.
Rahat rahat gelip burada yaşayabilir ve şehrin bütün kaosunu, huzursuzluğunu yanlarında getirip sağa sola saçabilirler.
***
Bu yıl Çeşme-Alaçatı’da kalabalık yine insanı çileden çıkaracak kadar çoktu evet ama ama işletmeler yine çok mutsuzdu.
Çünkü etraftaki kuru kalabalık.
Alaçatı’yı elbirliğiyle Kumkapı’ya çeviren mekanların müşterileri ise yine pek eğlendi.
Düğün salonundan beter hale getirilmiş mekanlar… Hepsinin sesi birbirine karışmış.
Arapça oyun havaları… Kazık kadar insanlar masaların üzerinde terlerini etrafa saça saça göbek atmakta. Sahi ne çok seviyorsunuz şu Arap müzikli gerdan kıvırmalı eğlenceyi.
***
Hep söylüyorum ben çok zorda kalmadıkça burnumu kapıdan dışarı çıkarmıyorum.
Başka şehirlerden gelip yavan, avam eğlence anlayışlarını gittikleri her yere arkalarında sürükleyenler, acımadan bu güzelim kasabayı da yok ettiler.
Gel Eylül gel dedik, geldi.
Ama gitmesi gerekenler gitmedi.
O zaman sanırım çocukluğumun, gençliğimin güzel anlarını arkada bırakıp başka bir yerlere demir alma vakti geldi....
Demeyi, hem de şöyle havalı havalı yeni lokasyon bildirmeyi çok isterdim ama maalesef buradan başka gidecek yerim yok!
Öyle üzüle kahrola gelişmeleri (!) izliyoruz işte...
Neyse gideyim de biraz yüzüp kendime geleyim. Ama tabi havlumu sermeden önce eldivenlerimi elime takıp önce oturacağım yerin çerini çöpünü temizleyeyim, sonra etrafa çöp atan o istilacılarla biraz kavga edeyim, eh işte fırsat kalırsa da iki kulaç atıp döneyim.
Vah Çeşmecik vah!