Ata , sabaha kadar gözünü kırpmamış, gözlerine uyku girmemişti. 22 Nisan'ı 23'e bağlayan gece onun için özel bir geceydi. O günlerde Recep (Peker) ve Doktor Refik (Saydam) Beylerle yaptığı konuışmalarda yaşamının en önemli ikinci gününü yaşadığını söylüyordu.Birincisi Çanakkale'de Hamilton ordularının defolup gittiği gecenin sabahıydı.
                                   Paşa, karmakarışık düşünceler içerisindeydi.Bir tarafta Meclis'in açılışının ulusa getireceği aydınlık, diğer yanda ülkenin çeşitli yörelerinde hain ayaklanışların getirdiği karanlık; kafasının içinde sürekli çarpışıyordu.
                                  Çanakkale'de, Kafkas Cephesinde, Filistin'de, Sina çöllerinde, Galiçya'da ağır kayıplar veren Ordu bitkin durumdaydı. Yetmemiş Saray'ın desteklediği, İngilizlerin altına boğduğu hainler çeşitli yörelerde ayaklanmışlar çatışmalara girmişlerdi. Amaçları Ankara'ya girmek, Meclis'in açılışını engellemekti.
                               Şeyhülislam Dürrizade'nin Kuvayı Milliye aleyhtarı fetvaları halka dağıtılıyor, Bursa, Bolu, Düzce, Hendek ,Gerede'de ağır çatışmalar yaşanıyor, top sesleri Ankara'dan duyuluyordu.
                                Mustafa Kemal Paşa işte böyle bir ortamda kendisine önerilen (Önce Ordu'nun düzenlenmesi, sonra Meclis'in açılması ) fikrine şiddetle karşı çıkıyor ve şöyle diyordu;
                                ''Her iş yasal olmalıdır.Ulus işlerinde yasallık ancak ulusal kararlara dayanmakla , ulusun genel eğilimine tercüman olmakla olanaklıdır.Öncelikle Meclis, sonra ordu. Orduyu yapacak olan ulus ve ona vekaleten Meclis'dir.Çünkü Ordu demek yüzbinlerce insan ve milyonlarca servet demektir.Bunu ancak ulusun karar ve kabulü meydana çıkarabilir.''
                              Paşa gecenin en karanlık anında şafağın yakın olduğunu sezmiş, yeni Türk Devletinin temellerinin atılmasıyla karadüşlerin dağılacağına inanmıştı.Ulusal egemenliğin Saray'dan alınarak millete verilmesinin önünde hiçbir engel kalmamalıydı.
                             Öyle de oldu ;tüm engeller aşıldı. Ulusal Egemenlik saraydan alınarak millete veriliyordu.Ulu Önder, Meclis'in açılışından sonra yaptığı konuşmada hedefi de ulusun önüne koyuyordu;
                             ''Artık yurdun alın yazısına yüksek meclisimiz el koymuştur.Bundan sonra bu yolda yapılacak işleri ancak yüce Meclisimizin vereceği kararlar yerine getirecektir.''
                              Gelin de neredeeen nereye demeyin. 105 yıl önce Saray'dan alınan Meclis'e verilen yetkilerin bugün nerede olduğunu söyleyebilir misiniz?
                               Bu özel günü çocuklara armağan eden ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Meclis açılışının 105. yılında sevgi, saygı, özlem ve rahmetle anıyorum.