Fil atı alır, vezir fili yer... Şah ve mat... The Queen's Gambit adlı mini dizi, bir satranç oyuncusunun hayatını anlatıyor. Bir kitaptan esinlenerek senaryolaştırılan dizi filmde, 1950'lerde Kentucky'de yetimhanede büyüyen Beth adında bir kızın santranca tutkusunu ve yeteneğini izliyoruz. Evlat edinildikten sonra turnuvadan turnuvaya dereceler alarak koşan, her seferinde daha fazla şey öğrenmek için çalışan Beth'e üvey annesi, "Belki de biraz kendine çalışmalısın. Hayat satrançtan ibaret değil" der.

Kız ne yapar? Tabi ki bildiğini... Daha iyi oynamak için daha çok okumaya ve pratik yapmaya devam eder. Çünkü hedefleri vardır.

Bir gün Hazine ve Maliye Bakanı olsaydım, bulunduğum görevi bırakmazdım. Hele ki bugünkü gibi yerlerde sürünen bir ekonomiyi diriltme imkanım varsa... Daha iyisini nasıl yapabilirim, hangi kaynaklardan yararlanırım, insan gücünü nasıl kullanabilirim, teknolojiden nasıl faydalanırım ve danışman olarak kimlerle çalışmalıyım diye düşünürdüm. Şimdi diyeceksiniz ki senden büyük Reis var...

Ben de size derdim ki her oyunun kendine göre kuralları vardır. Politika, Yunanca bir kelimedir ve çok yüz anlamına gelir.

***

Tutkusu ülkesi, hedefi refaha kavuşulması olan biri bırakıp gitmemeli.

Koltuğu en çabuk bırakanlar ya da bırakmak zorunda kalanlar, çaba sarf etmeden o noktaya gelenlerdir. Zaten böyle gelenler de bir kurumda çalışma kültürüne sahip olmadıkları için istifalarını sosyal medyadan üzerinden yaparlar.

Satrançta oyunu bilseniz de 'çoban matı, desperado, askıda taş' gibi stratejileri bilmezseniz fazla hamle yapamadan oyun dışında kalırsınız.

Beth, kazandığı turnuvalardan para kazanıyordu ama onun meselesi kendisiyleydi...

Yaşama karşı öfkesini yenmek ve savaşmak için bir amaca ihtiyacı vardı.

Hedefi çok para kazanmak olan biri, hem görevini kötüye kullanabilir hem de buna ulaştığında bulunduğu konumundan vazgeçebilir. Bunun için bu tarz konumlara liyakat sahibi, idealist ve dürüst insanlar getirilir.

***

Bu durum ülkemizde henüz anlaşılamadı. O yüzden herkes her işi yapabilirmiş gibi görev dağıtılıyor... İşin uzmanı olmadıkları için de Türkiye ileri gideceğine geriye doğru gidiyor. İşsizlikteki artış, TL'deki değer kaybı, iflas eden şirketlerin artması, hayat pahalılığı, eğitim seviyesindeki düşüş, sanat yapıtlarındaki ve teknolojimizdeki vasatlık gibi göstergeler boşuna değil... Bunları anlatacak, vatandaşın hakkını savunacak bir medyaya da sahip olmadığımız için, isteyen istediği gibi at oynatıyor. Ama atların da gideceği yerler sınırlıdır... Mesela satranç tahtasında atın hamlesi 'L' şeklindedir.

Atlarınızı, piyonlarınızı, fillerinizi ve kalelerinizi kaybederseniz savunmanızı kaybedersiniz...

Zaman daralıyor. Yapılacak az hamle kaldı. İyi değerlendirilmeli. Birilerinin menfaati değil bu saatten sonra ülke menfaati düşünülmeli.

Yoksa şah ve...