İzmir Şiir Hatları, 12 Haziran akşamı Alsancak İskelesi’nde başladı. 18 Haziran akşamına dek sürecek.
Şair dostlarımla buluşmak, kucaklaşmak, söyleşmek elbette önemli. İlk akşam Veysel Çolak, Tuğrul Keskin, Bilsen Başaran, Nesrin Kültür, Dilek Özkan, Gülçin Sahilli, Nihat Özdal, Özgür Zeybek düşlerin, imgelerin, çağrışımların içinde şiirlerini sundular konuklara.
Bu akşam da saat 19’da Bostanlı, Yasemin Kafe önünde Fergun Özelli, Hülya Deniz Ünal, Ayşen Sarıbaş, Onur Akyıl, Ümit Yaşar Işıkhan, Erkan Karakiraz, Gamze Cantürk, Hıdır Işık şiir hatlarına girip 'şiirin düş güçleri'ni şiirseverlerle paylaşacaklar.
O anda yeniden düşündüm düş emekçilerini, şiirin düş güçlerini. Onlar şiirlerini okurken ben de düşlere daldım körfezin kıyısında. Akşam güneşi bir renk cambazı gibi oyun oynuyordu gökte; sanki şiire düş gücü sunuyordu.
***
Düş, rüya, imge, umut, kurgu, hayal, ütopya…
Geleceğin görüntülerini oluşturmak, yeni resimleri belleğe yerleştirmek, görsel devinimler yaratmak için ne güzel anlatımlar, kavramlar değil mi bunlar?
Yazının, sanatın, hele de şiirin yararlandığı, beslendiği, evrensel değerlerle taçlandığı, sevgilerin, aşkların, sevdaların, doğa-insan ilişkilerinin, toplumsal duyarlığın özgür alanlar bulduğu görsel, işitsel algı ve duygulardır düşler, düşsel çağrışımlar.
Şairler coşkulu, renkli, varsıl düş işçileri değil mi sanki? Düşü anlamlı, işlevsel kılan şairlerdir derim hep. Daha da ötesine giderim; onlar düşü örgütleyen eylemciler, devrimcilerdir. Emekle, bilinçle, sözle…
Şiirin düş güçleri, düş emekçileri resimdir, kurgudur, umuttur, çağrışımdır, yaratma güdüsüdür, algılamadır, sezgidir…
İnsanın var oluşundan beri gerçekleştirmeyi istediği düşler daha iyi, daha insanca yaşanır bir dünyanın özlemidir.
Yaşanandan daha iyi bir dünya özleminin önündeki engeller, yazarların, şairlerin, romancıların bir gün gerçekleşeceğine inandıkları düşsel ülkelerle aşılmaya çalışıldı.
Özgürlükle, ölümsüzlükle birlikte insanın en büyük yaratısıdır, tutkusudur düş gücü. Önemli olan insanın, insanlığın düş gücünü yitirmemesi.
***
Gerçek sanatçı, yazın emekçisi yaratıcıdır, çağının tanığıdır, gözlemcisidir, düşündüren, düş gücünü devindirendir.
Öner Yağcı’nın Cumhuriyet Gazetesi’ndeki köşesinde (12 Ocak 2019) yazdıklarını bir yere not etmiştim. Der ki Öner dost: “Düş kurulmazsa yaşam da kurulamaz. İnsanı yücelten, farklı kılan bilim ve sanatı, düş gücü geliştirir. Büyük gelişmeyi sağlayan, insanlığın kendi kendisiyle kıvanç duymasını sağlayan bilimkurgu dediğimiz anlatılar, oyunlar, filmler, bazı insanların düşleridir.”
Bu sözlere katılmamak olası mı?
Düş, rüya adlarıyla buluşan, çoğalan ne çok şiir, öykü, roman kitapları vardır. Gerek yakın çevremden şair ve yazarların, gerekse adını duyduğum, bildiğim çok sayıda yazın emekçisinin kitabında düş, rüya, hülya, hayal adlarına tanık oluruz.
İngiliz düşünür Thomas More’un “Utopia” adlı yapıtı 'yeryüzünde bir cennet yaratma isteği'nin özetidir. Sınıfsız, baskısız ütopyalar…
Sonuçta hepsinin kurgusu beyinde değil mi? Resimlenen, görüntülenen, tek dilin konuşulduğu bir dünya ülkesi…
Bir gün başarır mı bunu insanoğlu? Bana kalırsa başarır. Bunca silah, savaş, dinsel baskı, hırs, ayrışma varken, olası mıdır tüm bu istekler? İnsan gene de hayal etmekten, düş tutmaktan, umuttan, ütopyadan öte durur mu? O da bir yaşama sevinci belki…
Ütopya, Nermi Uygur’un deyimiyle “yokülke, var olması istenen, özlenen bir ülke, ya da dünya, yaşanan ama bir türlü ulaşılamayan bir ülke ya da dünya”dır.
Dış odaklardan, dış güçlerden beslenen değil, “düş güçleri”nden yararlanarak, beslenerek, kanatlanarak yeni dünyalara…