Efendim, devr-i âlem değişti. Evvelce divan edebiyatı yazılır, hatlar çekilirdi; şimdi sosyal medyada "hikâye" yazılıyor, "görsel" paylaşılıyor. Eskiler, “Kalem kılıçtan keskindir” demişler; bugün “Klavyeler kılıçtan hızlıdır” desek, mazur görülür müyüz bilmem!

Düşünün bir kere: Parmaklarımız, gün içinde WhatsApp’ta 350 mesaj yazıyor, Instagram’da en az 50 fotoğrafa “like” bırakıyor, Twitter’da birkaç kez gündem yaratıyor. Yani sosyal medya, parmak kaslarımızı geliştiren yeni nesil bir olimpiyat olmuş durumda. Yavaşça yazmayı seven bir Osmanlı efendisine bu durumu izah etsek, "Siz şimdi parmaklarınızla mı yaşıyorsunuz?" diye sorardı herhalde.

Bir Günümüzü Hesaba Çekelim

Bugün dünya genelinde bir insan, sosyal medyada günde ortalama 2 saat 31 dakika harcıyor. Düşünün ki bu süre, bir dönemin kahvehanelerinde yapılan muhabbete denk geliyor! Fakat artık kahve kokusunu bile filtrelerle hisseder olduk. Hatta bazı uzmanlar, sosyal medya kullanımı için “modern zamanların tatlı bağımlılığı” diyor. "Ne kadar vakit geçiriyorsun?" sorusuna da sık sık şu cevabı alıyoruz: "Aman efendim, ben öyle ara sıra bakıyorum." Lakin gerçek şudur ki, hepimiz biraz "sosyal medya kölesiyiz".

Osmanlı'dan Sosyal Medyaya Gelsek?

Osmanlı'nın "namelerle" haberleşen insanlarını düşünün. Bir ferman yazılır, mühürlenir, at sırtında diğer diyarlara ulaşırdı. Bugün ise aynı mesafeye bir selfie koymak sadece 3 saniye sürüyor! Hatta Osmanlıca kelimelerle tweet atsak, eminim ki, "Feyz veren paylaşımlar!" diye alkışlanırız.

Peki, Dikkatli Kullanıyor muyuz?

Sosyal medya bir nimet ama suistimal edilirse külfete dönüşür. İnsanlar bu platformlarda hem kendi "markalarını" oluşturuyor hem de sürekli bir başkasıyla kıyaslıyor. Ruhumuz yorgun, çünkü mütemadiyen başkalarının hayatlarına hayran kalıyoruz. Fakat unutmayalım ki sosyal medyanın vitrini, hakikatin aynası değildir.
Sona doğru gelirken;

Efendim, Osmanlı'dan yadigâr bir deyimle bitirelim: "Azıcık aşım, kaygısız başım." Sosyal medyada az ve öz vakit geçirin. Kendinizi başkalarının "mükemmel hayatlarıyla" kıyaslamayın. Parmak kaslarınızı geliştirmek güzel, ama ruh kaslarınızı ihmal etmeyin!

Velhasıl, parmaklarımızın olimpiyatı hız kesmeden devam ediyor. Ama bir nefes alın, arada telefonlarınızı bırakın. Çünkü gerçek hayat, sosyal medyada değil; o ekrana bakmadığınızda başlar.

Son Söz Yerine

Efendim, Osmanlı'dan yadigâr bir deyimle bitirelim: "Azıcık aşım, kaygısız başım." Sosyal medyada az ve öz vakit geçirin. Kendinizi başkalarının "mükemmel hayatlarıyla" kıyaslamayın. Parmak kaslarınızı geliştirmek güzel, ama ruh kaslarınızı ihmal etmeyin!

Velhasıl, parmaklarımızın olimpiyatı hız kesmeden devam ediyor. Ama bir nefes alın, arada telefonlarınızı bırakın. Çünkü gerçek hayat, sosyal medyada değil; o ekrana bakmadığınızda başlar. Şayet sosyal medyayı işiniz için kullanıyorsanız, bu maratonu kazanmak için profesyonel bir ekibe ihtiyacınız var. Tam da bu noktada, ticari bir kurumsanız ben ve ajansım tabi ki destek olabiliriz 😊  
Çünkü bu yarışta kazananlar, profesyonellerle çalışanlardır!

Bir sonraki yazımda, kelimelerin büyüsüyle yeniden buluşmak ümidiyle, şimdilik hoşçakalın.

Sevgiler.