“Türk gibi sigara içmek” deyimini duymuştuk da bunu ilk kez duyuyorduk.
Makedonya’da Sitel özel televizyon kanalında Gazeteci Dragan Pavloviç Latas, ana haber bülteninde konuğu olan ana muhalefet lideri Zoran Zaev'e “Türk gibi yalan söylüyorsunuz” demişti.
Aman efendim olur muydu hiç öyle şey? Hemen ortalık ayağa kalkmıştı.
Latas özür üstüne özür dilemiş ama bu bizi kesmemişti.
Üsküp Büyükelçisi Ömür Şölendil bir kınama bildirisi yayınlayıp, “Gazeteci Dragan Pavloviç Latas’ın yüce Türk milleti ve devletinden bilahare özür dilemiş olması bu çirkin davranışı telafi etmekten uzaktır” falan demişti.

***

Ne yapsaydı canım adam? Özür dilemişti işte… Kendini mi kesseydi affettirmek için?
İşte bu tipik Türk insanı hassaslığı idi…
Bir ayıbı yaşarken, yaşatırken utanmayız ama bu yüzümüze karşı söylendiğinde hemen ortalığı ateşe veririz.
Rahmetli'nin de bunda payı yok değil.
“Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır” dedi dedi, bizim ulaşmamızı istediği insani vasıflara sanki sahipmişiz gibi siz şöylesiniz böylesiniz diye verdi gazı verdi, sonunda bizi gerçekten zeki, çalışkan, mert, sözünün eri bir halk olduğumuza inandırdı.
Bu kof inanç bir kaç nesildir devam ediyor, ama...

***

Vergi kaçırma konusunda üstadız…
Yani devlete yalan söylemek konusunda ustaların ustasıyız…
Politikacılarının ağızlarından çıkan vaatlerin hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini kundaktaki bebelerimiz bile biliyor.
Siyaset dünyası bir takım pembeli-siyahlı yalanlar üzerine kurulu…
Öğrenim ve iş hayatımız tanıdık doktorlardan alınan sahte raporları sunmakla geçiyor.
Mahkemeler yalancı şahitten geçilmiyor.
Her işimiz katakulli, her işimiz rüşvet, sahtecilik.
Yolunu yordamını bilmediğin bir şehirde taksiye binmek cesaret ister. 2 kilometrelik yol için sana şehir turu attırırlar.

***

Kasaba hayatına geçtikten sonra odunculara çok işim düşüyor. Şu Çeşme'de kandırılmadan odun alabilene henüz rastlandığı görülmemiştir.
Biri odunları ıslatır, diğerinin tartısı hilelidir, bir başkasının çuvalı küçüktür.
Memleket batar, dolar uçar, yatırımlar, üretim durur, yandaş firmalara peşkeş çekilen yollar, köprüler, tren yolları, havalimanları göçer, çöker ama televizyon kanalları utanmadan sıkılmadan Allah'tan korkmadan “Artık Türkiye'nin zamanı, şimdi dünya düşünsün, bizi hep kıskanıyollaa” diye sabah akşam çığırtkanlık yaparlar.
İktidarından muhalefetine siyasetçiler gözümüzün içine baka baka, güle oynaya palavraları sıkarlar.

***

Ama işte Allah için sorsan Türk insanı çok mert, çok dürüsttür.
Kendisine yalancı diyenin alnını karışlar, özür üstüne özür diletir..
Eee şey!! O zaman ne diyelim?

Peki.

(Bir de namusumuza çok düşkünüzdür ama artık o nasıl bir düşkünlük onu da başka bir yazıda anlatırız.)