Halk oylamasının hemen ardından yaşananlar şaşırtıcı değil. Hem evet diyenler, hem de hayır diyenler için beklenen gelişmeler.
Beklenmeyen ise dağınıklığın sürekli olacağı endişesi.
İktidar da, muhalefet de henüz halkın mesajını doğru anlamış değil.
***
CHP'nin kendi iç sorununu hayır cephesinin tamamına yüklemek kadar, CHP'nin hayır cephesinin ne dediğini de anladığını sanmak yanılgıların en büyüğü.
CHP Mersin Milletvekili Fikri Sağlar kesin ihraç istemi ile disipline sevk edilirken, önemli genel başkan yardımcılıklarından birini üstlenen Selin Sayek Böke'nin istifası ana muhalefet partisinin bir süre daha sorunlarla boğuşacağını gösteriyor.
Tartışmalar biter mi?
Bence bitmez, CHP'de tartışılacak konu her zaman bulunur.
***
Bana en şaşırtıcı gelen Böke'nin istifası değil, istifasıyla ilgili yaptığı bilgilendirme açıklamasıdır. Demokrasi vurgusunun sıkça kullanıldığı açıklamaya bakarsanız, kendisi demokrasi havarisi.
Oysa gerçek hiç de öyle değil.
Bizzat CHP'nin şimdiki genel başkanı Kılıçdaroğlu tarafından partiye davet edilen, ardından önce süper kontenjan ile İzmir Milletvekili yapılan, ardından da yine mevcut CHP yönetiminin desteği ile kurultayda en çok oyu alarak parti meclisine seçilen, en son olarak da çok önemli genel başkan yardımcılığı ve parti sözcülüğü görevlerinden biri verilen Selin Sayek Böke'nin demokrasi şimdi aklına gelmiş demek ki...
Oysa tek şikayetçi olmayacak ismin kendisi olması gerekir.
Siyaset bu deyip geçelim...
***
İktidarın da, halk oylaması sonucundan memnun olmadığı ortada. AKP'nin hesaplaşması için ilk tarih 21 Mayıs. Olağanüstü kurultay öncesi partinin en üst kurulu olan MYK'da başlayacak değişim, hemen ardından Bakanlar Kurulu'nda da yaşanacak gibi görünüyor. Yeni Bakanlar Kurulu'na girecek/çıkacak isimlerden çok, halk oylaması ortağı MHP'nin de bu yeni yapıda yer alıp almayacağı merak konusu. Bu karar Meral Akşener ve MHP'den kopan isimlerin de kararları için çok önemli.
***
Gelelim hayır blokuna...
Bundan sonra izlenecek yolu, 2019 Başkanlık seçimine endeksleyip, adaydı, koalisyondu, ittifaktı gibi arayışların hayır bloku için çok sağlıklı bir siyaset yolu olmadığını düşünüyorum.
Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasal koşullar artık daha günübirlik olaylara yüz çevirmeyi zorunlu kılıyor.
Kıdem tazminatının fona devri, memurlukta ve çalışma hayatında iş güvencesinin ortadan kaldırılması, sağlıkta reform denilerek başlanan, şimdi ise eziyet halini alan gelişmeler, OHAL'e dayanılarak KHK'lar ile atılan demokratik olmayan adımlar aslında hayır blokunun dayanışmasını anlamlı kılacak alanlar.
***
Ekonomik ve politik sorunlara sadece hayırcılar üzerinden bakmayarak, evet diyenlerin de ortak sorunu olduğunu savunmak gerekiyor. Sadece bununla da kalmayıp, iktidarın artan baskısına direnmek, halkı mağdur eden konularda yeni bir politik seçenekler yaratmak, başkan adayı aramaktan daha önemli görünüyor.
Hayırı büyütmek için, akıllı ve dirençli olmak şart.
Katkı sunmak için de hiçbir sıfat gerekmiyor.
Ve şimdilik lidere de ihtiyaç yok.
Kendi kişisel siyasi hesapları için hayır blokunu kullanmak isteyenler, zaten önümüzdeki süreçte açığa çıkacaktır, telaşa gerek yok.
Yoksulluk, işsizlik, baskı halkın tamamının sorunu olarak görülür, ona göre siyasi seçenek yaratılırsa, kuşkusuz başarılamayacak hiçbir şey yoktur.
Sandıkları çalsalar bile...