Geçmişle gelecek arasındaki adalet, sürdürülebilirlik sözcüğünün en iyi karşılığı olduğunu düşünürüm hep.

Bir Kızılderili atasözüdür ”Biz bu dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık”. Açıkçası günümüzde bundan ders alan var mı, şüpheliyim doğrusu.

Evet altını üstüne getirip, aç gözlülükle gezegenimizi bitiriyoruz, geçmişle gelecek arasındaki bu adalet asla aklımıza bile gelmiyor. Avrupa’daki gıda savurganlığını yüzde 50 oranında azaltmayı hedefleyen AB, 2012 yılında harekete geçme kararı verdiğinde, tahminlere göre 89 milyon ton gıda maddesi israf ediliyordu. Fazla satın alındığı için aşırı yemek yapıldığından ya da kötü şartlarda muhafaza edildiğinden heba olup gidiyordu. Aslında israf, daha tarlada başlıyor şekli, rengi bozuk diye hemen atılıyor, ambalaja bile giremiyordu. Tabii ambalajlama da ayrı bir problem, uygun olmayan ambalaj malzemeleri, uygunsuz taşıma koşulları nedeniyle de yüzde yirmi dolaylarında kayıp yaşanıyordu. Günümüzde de durum aynen sürmekte.

ABD’nin tespitlerine göre ise, tüm dünya da 1,3 milyar ton yiyecek israf oluyor ve bunun maddi karşılığı 680 milyar dolar. Bu israf edilen gıda ile dünyadaki tüm aç bedenleri doyurmak mümkün. Aslında gıda maddelerini israf ederek aç insanların ağzından, boğazından yiyeceklerini alıyor çöpe atıyoruz. Ortalama bir ABD vatandaşı yıllık yaklaşık 1500 USD gıda israf ediyor. Tabii buna bir de siyasilerin, kurumların yanlışları hatta bilerek yaptıkları uygulamalar sebep oluyor. Örneğin her şeyin son kullanma tarihi var. Ve de mümkün olduğunca kısa. Nedenini söylemeye gerek yok, çabucak atılsın, yenisi alınsın. Suyun bile miyadı var, balın var, var oğlu var.

Neyse yine gıda israfına dönersek, en çok tahıllar israf ediliyor dünyada. Klasik israf nedenlerini tekrarlamaya gerek yok. (ihtiyaçtan çok almak, yanlış muhafaza etmek vs. gibi) Tost ekmeklerinin bile başı ve sonu ayrılarak çöpe atılıyor. Neden?. O bölümlerden tost olmuyormuş. Bak sen gerekçeye. Neyse ki bir girişimci çıkmış onları topluyor su ve maya ilavesi ile mayalayıp, ismi de “toast beer” olan bira yapıyor. Ülkemizdeki içki fiyatlama politikası sonucu içkisini evde yapanlara duyurulur.

Batılı “şık yemek” diyebileceğimiz tarzda besleniyor. Öyle kelle, kemik, barsak vs. gibi yiyecekler, ya da hafif berelenmiş sebze, meyveye sıcak bakmıyor. Hedef balık, yanında avlanan diğer balıklar çöp muamelesi görüyor.

Avrupa’da bir girişimci süpermarket yönetimi (Daily table) çöpe atılma potansiyeli taşıyan gıdaları toplayıp, ambalajlayıp satışa sunuyor. O süpermarkette her gün aynı gıda ürünleri bulunmayabiliyor, ama rafları takip eden tüketici ihtiyacını rahatlıkla karşılayabiliyor.

Hayvanlara dahi verilmeyecek organik atıklar yenilenebilir enerjiye çevrilebilir. Organik maddeler çürürken metan gazı çıkışı olur. Anareobic bakteri ilavesi ile bu metan gazı enerjiye rahatlıkla çevrilebilir. Zaten çevrilmezse bir sera gazı olarak atmosfere ağır zararlar verecektir.

Ayrıca yiyecek atıkları kompost gübre haline getirilebilir. Japonların “bokaşi” dedikleri bu fermente olmuş organik maddeler mükemmel bir gübredir. Kompost gübre hazırlama daha ilkokullarda çocuklarımıza öğretilebilir, hatta okul bahçeleri veya uygun alanlarda kendileri, atık sebze meyveleri kullanarak, kompost gübre hazırlayabilir ve bunu kullanarak küçük alanlarda sebze yetiştirmeleri sağlanabilir. Böylece besinleri kolaylıkla çöpe atmalarının önüne geçilebilir. Hatta fastfood tüketmelerinden bile vazgeçebilirler.

Fransa, İtalya yiyecek israfına karşı kanun çıkarmıştır. Güney Kore’de ise yiyecek atıkları çöpe atılmaz ayrı toplanır. Hatta Güney Kore’de evsel atıklar tartılarak çöp konteynerlerine atılmakta ve aynen elektrik su tüketimi gibi ücretlendirilmektedir.

Gıda israfı konusunda yazacak, söyleyecek ve en önemlisi de yapacak o kadar çok şey var ki bizim gibi ülkeler daha işin çok başında. Halk olarak, kurumlar ve devlet olarak öncelikle bu çok önemli konunun farkında değiliz. Ya da şimdilik pek dikkate almıyoruz.

İnsanlar sınırsız aç gözlülükle dünyayı tüketmeye devam ediyor. Nereye kadar?.

Yine bir Kızılderili atasözü ile sonlandırayım :

“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyecek bir şey olduğunu anlayacak” Herhalde!..