Bugün hepimizin elinin altında olan bilgisayarlar, yapay zekâlar, kodlar ve algoritmalar... Tüm bu dijital dünyanın temelleri, 19. yüzyılda bir kadının vizyoner hayalleriyle atıldı. Ada Lovelace, günümüzde “ilk kadın programcı” olarak anılır. Belki bir Google Doodle’ında ya da Kadınlar Günü’ne özel bir yazıda karşınıza çıkmıştır.
Tam adıyla Augusta Ada Byron King, 1815 yılında İngiltere’de dünyaya geldi. Şiirleriyle tanınan romantik şair Lord Byron’ın kızıydı. Ancak Ada, babasının sanatsal ününden çok, annesinin yönlendirmesiyle bilimsel bir eğitim aldı. Zekâsı, özellikle de matematiğe olan tutkusu kısa sürede fark edildi. Genç yaşta dönemin ünlü matematikçileriyle tanıştı, onların himayesinde çalıştı. Bunlardan biri de Charles Babbage idi.
Charles Babbage, “analitik makine” adını verdiği mekanik bir hesaplama cihazı tasarlamıştı. Bu makine, modern bilgisayarın ilkel bir versiyonu olarak kabul edilir. Ancak o dönemin teknolojisiyle bu cihazı inşa etmek mümkün olmadı. 1843 yılında Ada Lovelace, Babbage’ın makinesiyle ilgili bir Fransızca makalenin çevirisini yaptı. Ancak sadece çeviriyle yetinmedi. Makalenin sonuna kendi notlarını ekledi. Bu notlar, orijinal metinden üç kat daha uzundu. Ve işte o notlar, tarihteki ilk bilgisayar programı olarak kabul edilir.
Ada Lovelace’in yazdığı algoritma, bir makinenin bir matematiksel işlemi adım adım nasıl gerçekleştireceğini anlatıyordu. Bugün kullandığımız yazılım dillerinin temel prensiplerini bu notlarda bulmak mümkün. Öyle ki, ABD Savunma Bakanlığı 1980’lerde geliştirdiği bir yazılım diline onun onuruna “ADA” adını verdi. Bilgisayar dünyasının erkek egemen tarih anlatısında, Ada Lovelace gibi isimler çoğu zaman gölgede bırakıldı. Ancak son yıllarda hem bilim dünyası hem de toplum onu yeniden keşfetti. Lovelace Günü her yıl Ekim ayında kutlanıyor. Ne yazık ki Lovelace'nin hayatı kısa sürdü. 36 yaşında, henüz fikirlerinin filizlendiği bir çağda hayata veda etti. Ama arkasında bıraktığı fikirler, sonraki yüzyılı şekillendirecek nitelikteydi.