Tarih, kimi zaman bir savaş çığlığıyla, kimi zaman da sessiz bir "hayır"la değişir. 1 Aralık 1955 günü, siyah bir kadın otobüste yerinden kalkmayı reddetti. Ne bir bağırış, ne bir pankart, ne de bir silah vardı elinde. Sadece onuru vardı. O kadının adı Rosa Parks’tı ve bu sessiz eylemi, bir halkın özgürlük mücadelesini ateşledi.
yüzyılın ortalarında Amerika'da, ırk ayrımcılığının en katı kurallarının uygulandığı günlerde, siyahiler otobüslerde bile arka koltuklara oturmak zorundaydı. Alabama eyaletinin Montgomery şehrinde sıradan bir terzi olan Rosa Parks, beklenmedik bir direnişin sembolü haline geldi. 1 Aralık 1955'te otobüste beyazlara ayrılan koltuğu bir beyaza vermeyi reddetmesiyle başlayan bu olay, sadece bir otobüs koltuğu meselesi olmaktan çok öteydi; bu, siyah Amerikalıların eşitlik mücadelesinde bir dönüm noktası, bir kıvılcım, bir isyan çağrısıydı. Parks, uzun yıllardır siyahilerin eşit haklara sahip olması için mücadele eden bir sivil haklar savunucusuydu. Ulusal Zenci Gelişim Derneği üyesiydi ve ayrımcılığa karşı bilinçli bir direniş içindeydi. Yani otobüste yer vermeyi reddetmesi, rastgele bir tepki değil, bilinçli bir duruştu.
Tutuklandı. Ancak onun bu eylemi, sadece bir protestodan ibaret kalmadı. Bu, Amerika’daki Sivil Haklar Hareketi’nin fitilini ateşleyen olay oldu. Martin Luther King Jr. gibi liderlerin önderliğinde, Montgomery Otobüs Boykotu başlatıldı ve 381 gün boyunca siyah Amerikalılar otobüslere binmedi. Bu boykot, Amerika’daki en etkili sivil itaatsizlik eylemlerinden biri oldu. Irkçılık, sadece o dönemin Amerika’sında kalan bir mesele değil; bugün hâlâ dünyanın birçok yerinde sistemli olarak varlığını sürdürüyor. Irk, cinsiyet, etnik köken ya da inanç temelli ayrımcılıklar, modern dünyanın ayıpları arasında. Bu nedenle Rosa Parks’ın hikâyesi, sadece tarih kitaplarında kalan bir kahramanlık öyküsü değil; bugün hâlâ direnişin, eşitlik arayışının ve sivil cesaretin bir sembolü.
Rosa Parks'ın hikayesi, bize direnişin farklı biçimleri olabileceğini gösterir. Bazen devrim, sokaklara dökülmekle değil, bir koltukta oturmakla başlar. Rosa Parks, cesaretiyle sadece Amerika’yı değil, tüm dünyayı etkiledi. Bize şunu gösterdi: Bazen en büyük değişimleri, en sade ama en kararlı duruşlar başlatır. O, bir otobüs koltuğunda oturarak, milyonlarca insanın onurla ve özgürlükle ayakta durmasına ilham verdi.