Bugün tam 22 gün oldu.
Sözcü Gazetesi'nin internet sitesi sorumlusu Mediha Olgun ile muhabiri Gökmen Ulu hala tutuklu
Sevdiklerinden uzak, cezaevinde.
Hep hatırlatacağım.
Gökmen ile Mediha, 19 Mayıs günü gözaltı kararı verildi. 26 Mayıs günü akşam saatlerinde ise tutuklanarak cezaevine kondu.
Gökmen Ulu'nun suçu, “Örgüt içerisinde hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek...”
Böyle bir suçun Gökmen'e yakışmadığı aşikar.
Bu devirde payına düşen bu olsa gerek...

***

Bizim Temel'i Adalet Bakanı yapmışlar.
İlk günlerde misafir ağırlamaktan başını kaşıyacak vakti olmayan Temel durumdan memnunmuş.
Gel zaman git zaman canı sıkılmaya başlamış.
Evrak imzalamaktan sokakta ne olup bittiğini anlayamaz olmuş.
Durumu danışmanlarına açmış.
Danışmanlar düşünüp taşınıp bir öneride bulunmuşlar.
“Efendim ülkenin dört bir yanındaki cezaevlerini gezseniz, hem mahkumların sevgisini kazanır, hem de toplumdan alkış alırsınız” demişler.
Bu öneriyi beğenmiş Temel.
Bütün ayarlamalar yapılmış ve Temel bir hapishaneyi ziyarete gitmiş.
Hapishanede olan herkes suçsuz yere buraya düştüklerini, kader kurbanı olduklarını söylüyorlarmış. İçlerinden sadece bir tanesi ise suçlu olduğunu ve cezasına razı olduğunu söylemiş.
Bu duruma sinirlenen Temel, hapishane müdürüne dönmüş;
“Ha pu adamı çıkarun dışarıya içerdekilerin de ahlakunu pozmasun” demiş.

***

Adalet üzerine yazmaya başlayınca, sağdan soldan bayağı yorum geldi.
Bir bölümü şu anda bir yakını içeride olanlara ait.
Bir bölümü ise yaşanan adaletsizliklerle ilgili.
Siyasilere müthiş bir sitem var o kesin...
Gökmen gibi cezaevinde bulunan gazeteciler, Türkiye'nin ayıbı. Basın özgürlüğü ile örgüt üyeliğini birbirine karıştıran ve içinden çıkılmaz bir hal almasına neden olan sistem, bunu nasıl ayıklayacak doğrusu ben de merak ediyorum.
Muhtemelen “pardon” diyecek.
Demezse adaletin hırpalanmasına göz yummuş olacak.
Damat hukuku egemen olmaz dileğimizle adalete ait bir hikaye ile devam edelim.

***

Yoksulun biri girdiği bir bakkaldan sadaka istemiş.
Bakkal, yoksul adamı kovalayıp küfretmeye kalkınca o da ayakkabısını çıkarıp bakkalın başına indirmiş.
Bu duruma içerleyen bakkal doğru kadıya gidip şikayette bulunmuş.
Kadı yoksulu karşısına çağırmış:
“Niye vurdun bakkala?” diye sormuş.
Suçluluğun verdiği eziklikle kadıya bakan yoksul adam,
“Bana küfretti de ondan” diye yanıtlamış...
Kadı, işlenen suçun özelliğine bakmadan, “Yine de kötü bir şey yapmışsın. Ama yoksul olduğun için sana fazla ceza vermeyeceğim. Bakkala yarım altın ver ve git” demiş.
Cebinden bir altın çıkaran yoksul adam, parayı kadıya verirken onun başına da ayakkabısıyla vurmuş ve demiş ki;
“Adalet buysa, yarım altını sen al, yarım altını da bakkala verirsin...”
Kıssadan hisse;
Damat, enişte, zengin, yoksul gibi insanları ayırarak karar vermek “adalet” duygusunu incitir.
İşimize geldiği yerde adalete sığınmak, işimize gelmediği yerde ise adaleti tanımamak toplumda derin yaralar açar.
Gökmen'in bir altını yoktu elbet.
Olsaydı da kimsenin başına vurmazdı eminim.
Hele kadıya asla...