Dolu dizgin bir gündem yarışı…

Daha birine alışamadan, anlamlandıramadan, yorumlayamadan bir başkasına evriliyor görüntüler, haberler…

Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz, nereye savruluyoruz, hangi hin oyunların sahnesine çekiliyoruz? Kaygı, endişe, korku, kuşku iç içe!

Ah be Türkiyem! Ataol Behramoğlu dizeleriyle söylersek: “Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum / Harlı bir ateş gibi derinde yanan / Haramilerin elinde bulunan” yine yanlışa düşmeyiz.

 

***

Seçilmişlere siyasal erk, bağımlı yargı egemenliği… Kayyım, atanmışlar şenliği, aydınlanmaya karşı karanlıklaşma eylemi, çağdaşlığa karşı aymazlık, yozlaşma, gerici başkaldırı… Her güne bomba gibi düşen bebek ve çocuk öldürülmeleri, kadın kıyımı, yoksulluk, yoksunluk görüntüleri… Gönlümüz kırık… Yüreğimiz buruk… Her güne sevgiyle, yaşama sevinciyle, umutla uyanmak istiyoruz…

Ben hep barıştan, aydınlanmadan, çağdaşlıktan, barıştan umuttan yana oldum bugüne dek. Şiirime, yazıma da bu ince duygular egemen oldu hep. Bugün de yaşım olgunlaşırken yine bu çizgideyim. Dil, din, ırk, cinsiyet ayrımına saplanmadan, insanca yaşamdan yanayım.

Kinden uzağım, düşmanca duruştan ötedeyim, bana kırılanlara da dargın değilim. Beni yanlış anlayanlara, farklı yorumlayanlara tepkim yok! Umudumu koruyorum.

***

Ah umut! Sen ne güzelsin… İncesin, seçkinsin, ayrıcalıksın… Aydınlıksın… Çoğulsun… Sen de avlumuzdan, odamızdan, gönlümüzden çekersen söylemini, eylemini, yaşamla güçlü bağımızı nasıl koruruz? Umudun her halini severim. Bu sözcüğü söylem, eylem bağlamında anarken, duyumsarken ayrıcalıklı kılarım kendimi. Karamsarlığı, kötümserliği, kirlenmişliği ötelerim. Yaşama güleç bakarım göğün maviliği ile. Umudun şarkıları takılır dilime.

***

Umut her zaman vardır. Bunu salt ben dillendirmiyorum. Hüseyin Çağırgan da sözün seçkinliği, içtenliği ile engelliğini dert etmeden seslendiriyor. Tüm olumsuz durumlara karşın yazıya tutunuyor.

Doğuştan engelli Hüseyin Çağırgan. İZKİTAP’ta bir günü paylaştık. Gözlerindeki sevinci unutmam olanaklı değil. “Yaşamı sürdürmek için unutmak gerekiyor” diye bir tümce kurmuş kitabın sayfalarında. “Zor bir yaşamdı benimkisi” diyor ve ekliyor: Yazdıklarımla daha yolun başında olan engellilere ve ailelerine bir umut penceresi açmaya çalıştım.”

***

Devingen günlerden geçiyoruz. Serüven dolu bir süreç… Gün günden kaygılı, gün günden endişeli, gün günden kuşkulu…

Dirençle, söz ve eylem gücüyle, emekle, şiirle, türküyle umudun kanatlarına takılmayı ertelemeyelim diyorum.

Onu da yitirirsek, umutsuzluk yolculuğuna katılırsak, karamsar, kötümser kervanlar terkisine binersek, yandık!

“Umut umut umut/ umut insanda “ diyen dünya şairimiz Nâzım’a selam olsun.

Elbette Ahmed Arif’e de: “Dayan kitap ile / Dayan iş ile. / Tırnak ile, diş ile, / Umut ile, sevda ile, düş ile”

Hadi bi koşu Tevfik Fikret’e, Sabah Olursa şiirine de gidelim: “Silin bulutları, silkin o korku gölgesini, / Koşun ışıklar içinden o kutlu kurtuluşa. / Ümidimiz bu; ölürsek de biz, yaşar mutlak / Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!”

Sevgili Hüseyin Çağırgan senin de umudun eksilmesin. Tüm engelliliğe karşın umudunu diri tutuyor olmanı alkışlıyorum.