Öğrenmek hayat boyu süren bir macera. Kendi tercihlerinizle öğrendikleriniz kadar hayatın size zorla öğrettikleri de var elbette.

British Council'in oldukça nitelikli bir eğitim programına seçildim geçenlerde. Yaratıcı Ekonomi Yönetimi ve Kültür Politikaları konusunda iki ay süren bir sertifika programı. 

Yaratıcı endüstriler için ekonomi yönetimi ve kültür politikası konusunda Londra Belediye Başkanı danışmanı John Newbigin'in seminerini dinlerken bir şehri yönetenlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Biraz umutsuz hissettim ama sonra toparlandım.

Ülkemiz için bu alanda yapılabilecek çok güzel işler var ve bunu yapmak isteyen benim gibi birçok insan da.

Bu program dünyadan çok farklı örnekleri bize öğretirken, onları uygulamayı başarmış kişilerle de buluşturuyor. Aklıma birçok fikir geldi. Özellikle İzmir ve İstanbul'un bu konuda yolu çok uzun... Yapılabilecek kültürel projeler konusunda özellikle politika üretebilmek çok kritik bir konu. Fakat sizin yaratıcı bir fikrinizin olması tek başına yeterli değil, bu beş ayaklı bir sarmal. Hükümet, iş dünyası, toplum, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları birlikte hareket etmezse etkili bir sonuç almak zor. Özellikle Kültür alanının ekonomik değerini hesaplamak biraz güç çünkü tek bir ölçü yok. Ekonomiye direkt katkısı kadar dolaylı katkısı da çok fazla. Fakat bu dolaylı katkıyı hesaba katmak ancak vizyoner bir belediye başkanıyla mümkün. Öğrendiklerimi İzmir'de uygulamayı çok arzu ediyorum ama çok da umutlu bakamıyorum şehrin paydaşlarına bu anlamda. Ne dersiniz? 

***

"Dünyaya bir kez çocukken bakarız. Gerisi hatıradır." diye yazmıştı şair. 

Hayatta kim olacağımızı belirleyen çok keskin bir dönem çocukluk. Elbette olgunlaşırken belli seçimler yapmak mümkün. Her zaman başka bir yol vardır ama bunu görmek için gereken iyimserlik herkeste yoktur. 

Yolculuk devam ederken ara ara kalbimizi yoklamak bu yüzden önemlidir. Yolun yarısında benzemekten en çok korktuğumuz kişiye dönüştüğümüzü fark edebiliriz çünkü. Kim olacağımızı gerçekten seçme şansımız var mı?

Bizim ülkemizde bunu fark etmek için epey bir yaş almak gerekiyor. Ailemizin çevremizin bizden beklediklerini bir şekilde gerçekleştirip, peki ama ben aslında ne istiyorum, diye sormak için çok yol kat etmiş olmak gerekiyor.

British Council'ın Yaratıcı Ekonomi, Kültür Politikası eğitiminden söz ederek başladım bugün, orada uluslararası alanda en iyi isimleri dinlerken, kalbim heyecanla atıyor. Her bir cümleyi zihnim ezbere alıyor. Zamanı unutuyorum semineri dinlerken. İşte tutkuyla bir işi sevmek böyle oluyor. Sevgili hocam Acar Baltaş buna akışta olmak, diyor. Sevdiğin işi yaparken zamanla aynı tempoda akar gidersin. Gençlere bunu mutlaka anlatmamız gerek, meslek seçimlerini yapmadan bunu bilmeleri hayatlarını değiştirebilir. 

Kültür politikası oluşturmak kısa vadeli bir planlama değil, uzun vadede ise bir ülkenin geleceğini tamamen değiştirme gücüne sahip. Dilerim bizi yönetenler bunun farkına varır ve daha önemlisi bunu gerçekten umursar.