Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı “Dördüncü Yargı Reformu Strateji Belgesi”ni, 23 Ocak 2025 Perşembe günü açıkladı. Belgenin adı bile yargı reformunun gündemde kalmasını sağlıyor. Ancak 2009, 2015 ve 2019’da yayınlananlar gibi yargıda reform terimini erozyona uğratmaya devam ediyor.

Yaklaşık 10 yıl önce, zamanın Adalet Bakanı ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerine yaptığımız sunumla önermiş olduğum “yargılamalarda dürüstlük ilkesi”nin 2019 belgesindekinden daha güçlü ifade edilmiş hali ile değerlendirmesi yapılmamış, 2019 belgesinden bu yana yapılanların bir özetinin verilmemiş ve çözüme uygun tedbirler belirtilmemiş olmakla birlikte kokuşmuş “bilirkişilik sorunu”nun belgeye geçirilmiş olması, Dördüncü Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin olumlu yanı. Ancak diğerleri gibi reform değil de yapılacak işler listesi niteliğinde olması, hayal kırıklığı yaratıyor.
 
“Yeniden şekil vermek” anlamına gelen, Latince kökenli “reform” kelimesi, toplumsal, siyasi, ekonomik ve dini alanlarda bir şeyi mevcut durumundan daha iyi hale getirmek için yeniden şekillendirerek değiştirmeyi ifade eder. Reform, özgür düşünce ile daha iyi yeni bir düzen kurma çabasını anlatır, "statükoya meydan okuma" ile ulaşılmak istenen “ideal hedef” arasında bir köprü kurar.

Yetkinlikleri olmasına karşın yenilikçi ve özgür düşünce geliştirmelerine siyasilerin ket vurduğu Adalet Bakanlığı bürokratlarının, yenilikçi düşünce ve köklü değişim önerileri geliştirmelerini beklemek saflık olur. Bakanlığın her zaman görüşüne başvurduğu hâkimlerin de reform önerileri ortaya çıkarmaları beklenmemelidir. Çünkü eşyanın tabiatı (diyalektiği) gereği reformun muhatabı olup hizmetleri, hizmet verme usul ve alışkanlıkları reform edilmesi gereken bu kesim için, özlük ve ücret haklarını iyileştirmek, işlerini kolaylaştırmak, kaliteli hizmet vermenin gereklerinden önde gelir.
 
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yargı konusundaki kişisel duruşu ile yargı reformu strateji belgesi yayınlaması tezat oluşturmaktadır. Çünkü sayın Erdoğan ne yargıda reform yapılmasını istemiş ne de bir amaç veya bir hedef vermiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a rağmen yargıda bir değişim ve ilerleme (reform) önerisi beklenmemelidir.
 
Nitekim Sayın Erdoğan 14 Kasım 2020’de ekonomi, hukuk ve demokrasi reformları sözü vermiş, ekonomiden sorumlu bakan Lütfi Elvan ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül iş dünyası ile görüşmeler yapmışlardı. İlki Dolmabahçe’de TÜSİAD’la yapılan toplantıya ben de Daha İyi Yargı Derneği adına katılmış, bakanların isteği üzerine 8 başlıkta 80 önerimizi yazılı olarak da sunmuş, bu önerileri ayrıca Dünya Gazetesi ekinde de yayınlamıştık. Daha İyi Yargı Derneği, TÜRKONFED ve TÜSİAD birlikte bir ortak öneriler paketini de ayrıca bakanlara sunmuştuk. Günler süren bu çalışmamız için ne bir teşekkür ne de yazılarımızın alındığını teyit eden bir geri bildirim alamadığımız gibi, önerilerimizin reform alanında bir etkisini de görmedik.

Kaldı ki içinde bulunduğumuz şartlarda ülkemizi yakından ilgilendiren uluslararası gelişmeler gerekçesiyle herkesin bir, beraber ve tek ses olmasının istendiği bu günlerde, yargı, sorumsuz ve çatlak seslere ayar vermeye ya da siyaset ortamını dizayn etmeye yarayan bir alet niteliğindedir. Hal böyle iken yargının bağımsız işlev gösterir, en başta yürütme organını yani cumhurbaşkanını etkin olarak denetler ve sınırlandırır şekilde gelişmesinin istenmeyeceği kolayca öngörülebilir.
 
Açıklanan Dördüncü Yargı Reformu Strateji Belgesi beni şaşırtmadı ve yeni bir yapılacak işler listesinden öte gidemiyor maalesef! Yanılmayı, Türkiye’nin en başta alanında dünyada hak ettiği üstün yeri alabilmesi için gerçek manada ve kapsamlı yargı reformunu gerçekleştirmesini diliyorum.