Deprem hepimizi altına alıp ezdi geçti. Büyük felaketin boyutlarının nereye ulaşacağını bilmiyoruz. Sadece deprem uzmanlarının öngörüleri bu felaketin boyutlarının bu günkü rakamlardan çok daha büyük olabileceğini bize anlatıyor.
Ve Antakya’da depreme tutulan ve çocuklarını, torunlarını yitiren bir yurttaşımızın depremden kurtulan torununu kucaklarken acı feryadını izliyorum: “Bu olayı yaşamak kolay ama atlatmak zor” diyor. Bu sözler bize, “Deprem kolayca bizi öldürdü ama sağ kalanların bundan sonraki süreçleri çok zor”diyor.
Daha dün İzmir’de 40 depremzede aile adeta sokağa atıldı. Kaldıkları konteyner evler deprem bölgesine gönderilecek gerekçesiyle yeni bir mağduriyet yaratıldı.
Bir de görüntülere baktığınızda Bakan Fatih Dönmez 8. günde buz tutan mağdurlara “Sobalarınız Gelecek İnşallah!” diyerek moral vermeye çalışıyor. Dönmez her gün gaz çıkarıp bizi zengin edecek bakanlarımızdan. Bekliyoruz büyük bir gaz ile bizi kurtarmasını. Çıkaracağı doğalgaz ile ülkeyi kurtaracak ama 8. Günde soba sözünü verebiliyor.
Parçalanan giysileri ile geldiler
İzmir’e gelen yaklaşık 50 depremzedeye bir grup tanıdığım yardım götürmek için adeta çaba sarf ediyorlar. Geçici barındıkları kampa gelen kadın, erkek, çocuk , bebek ve yaşlılardan oluşuyor. BU grubun İzmir’e adeta kaçarak geldikleri sırada üstlerindeki giysilerin paramparça halde olması dikkat çekiyor. Bu yaralara yardımseverler hızla çözüm için çalışıyor. Ama bu travmanın kolay atlatılmasını beklemek yanlış olur.
Deprem bizim de İzmir’de çok yaşadığımız bir gerçek. Ama uzun yıllar İzmir’de yıkıcı bir deprem olmamıştı. Son Bayraklı Bornova aksındaki depremin vehameti hepimizi bu olaya daha dikkatli bakmamıza neden oldu. Bu günkü tabloya baktığımızda tüm ülke olarak yıkıntıların altında kaldığımızı anlıyoruz.
Bu korkunç depreme 3-4 gün sonra ulaşabilen yetkililerin Haluk Levent başta olmak üzere yardımseverleri eleştirmesi, hakaret etmesi veya trollerine hedef göstermesini tarih yargılayacaktır elbet. Gazetecilerin bazı gerçekleri dile getirmesi karşısında nasıl hedef olduklarını da görüyoruz.
Siyasetin elbette karar mekanizması olan hükümetin sorumluluğu büyük. Eğer bu sorumluluk yerine getirilemiyorsa, getirebilenlerin önünü kesmemek şart.
Sorun önce enkazın altında yaşayanların çıkarılmasıydı elbette. Ama daha büyük bir sorunu önümüzdeki günler aylar ve yıllarda yaşamaya devam edeceğiz. İzmir’de depreme yakalananların dahi henüz sorunları çözülmedi.
Dünyanın gözünü üzerine çevirdiği bu depremin yaralarını akılla, bilimle ve erdemli davranarak çözmeliyiz. Saldırarak, tehdit ederek değil…
Sorun şu: Türkiye’de her an ölüm sizi bulabilir. Ama bundan sonrası gerçekten kolay olmuyor. Depremden sağ çıktıktan sonra torununu seven dedenin “Bu olayı atlatmak zor” sözünün önemini anlıyorsunuz.