Hayırlısı ile uzun soluklu Kurban Bayramımızın dört günlük dini kutlamasını bitirdik. İnşallah, bundan sonraki siyasi, yani idari bölümünü de tamamlarız…

Yaz tatillerimi Urla’da geçirdiğim için çevre gezilerim hep bu merkezli olur. Nitekim Seferihisar- Ürkmez’ deki yakınlarımızı ziyarete giderken Urla-Bademler Köyü’nün tabelası önünde kısa bir mola verdik. Torunlarıma, daha İzmir kent merkezinde Devlet Tiyatrosu yokken, Bademler' de Türkiye'nin ilk köy tiyatrosu faaliyetlerine başladığını anlattım. Hatta Urlalı ünlü yazar Necati Cumalı’

nın 1962’ de yazdığı aynı adlı hikayesinden uyarlanan 1963 yapımı “Susuz Yaz” filminin de burada çekildiğini söyledim…

Tiyatro- konu o kadar ilgi çekti ki, onlara İzmir’in Bergama ilçesinden başlayıp Selçuk’taki tarihi Efes harabeleri içinde yer alan Antik Tiyatrolar hakkında bildiklerimi aktardım.

Gerçekten medeniyetlerin toplumsal yaşamında estetik ve eğitici bir rol üstlenen tiyatro sahneleri, antik kentlerde sanatın güç bulduğu ihtişamlı mimari eserler olarak karşımızda durduğunu ezberimdeki cümlelerle aktarıp,“tarihin fısıltılarına kulak vermek isterseniz! sizleri bir gün buralara götürürüm” dedim…


* * *

 

Günümüzde tiyatroların etkinlikleri çok önemli. Üstelik okulların tatile girdiği bu dönemde veliler çocuklarını spor ve sanat çalışmalarına göndermeyi çok istiyor.Türkiye ’nin Batıya açılan şehri İzmir’in karşı yakasındaki modern ilçesi Karşıyaka’da tiyatroya sevgi oldukça fazla. İsterseniz sözü Karşıyaka’ya tiyatroyu sevdiren sanatçı dostuma getirip buradaki üzücü bir gelişmeyi sizlere aktarayım…


İnsanlığın tanıştığı ilk sanattır belki de tiyatro. İnsanlıkla birlikte gelişmiş, büyümüş, benimsenmiştir. Çağımızın da olmazsa olmazları arasındadır. Göze ve kulağa hitap etmesi belleklerde daha kalıcı olmasına neden olur. Yaz- kış vazgeçemediğimiz kültür olayıdır.  Topluma katkısı da çok olmuştur. Yazıyla, sözle anlatılacakların sahnede sergilenmesi insanları etkilemiştir. Toplumun kanayan yarası kan davasının yok olmasında tiyatronun katkısı ne kadardır acaba? Onlarca yıl, tiyatrolar bu yaraya merhem olmak için didinmişler, dağ- bayır demeden oyunlarıyla koşmuşlardır. İlkel bir yanlışın düzeltilmesinde çorbada tuz olmuşlardır…


Devlet tiyatroları, özel tiyatrolar, belediyelerin tiyatroları, şehir tiyatroları günümüzde büyük işlere imza atmaktadırlar. Bayram öncesi sitede dostlarla oturuyor, sohbet ediyorduk. Konu farkında olmadan tiyatroya geldi. Bir dostumun torunu Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nda kursa yazılmak ister. Ziya Gökalp Salonuna giderler. Aldıkları cevap şaşırtıcıdır. “Çocuklar için kursumuz yoktur!”


Bunu duyunca şaşırdım. Beni anılara aldı götürdü. Rahmetli Belediye Başkanı Kemal Baysak’ın gülümseyen, ışıl ışıl yüzü geldi gözümün önüne. Sevgi saçardı her zaman. Yaşam biçimiydi bu onun için. Gösteriş olsun diye de yapmazdı dostum Kemal Baysak. Karşıyaka’yı sanatla, tiyatroyla tanıştıran bir başkan olmuştur. Çanakkale asfaltının üst yamaçlarına tiyatro salonları yaptırarak sanatın geniş kitlelerce izlenmesini sağlamıştır.


Kaç oyunu birlikte izledik unuttum. Kulaklarımda sesi şimdi bile yankılanır; “ Sayın Basın, ne iyi ettiniz de geldiniz.” Oyunları birlikte izlerdik. Unutulacak gibi değildi sahnelenen oyunlar. 27-28 yıl öncesinden söz ediyorum. Salonda boş yer kalmazdı. Genç bir yönetmen vardı Zekeriya Hocalar. Onunla tanışmıştık, haber bile yapmıştım oyunlarını. İstekli, zeki, yaratıcı bir sanat üstadıydı. Zekeriya Hocalar ile dostluğumuz sürdü. Şimdi de sürüyor. En son olarak 2 Temmuz 2022 gecesi Madımak oyununa davet etmişti telefonla. Urla’dan gelmem zordu. Salgın nedeniyle de göze alamamıştım. Kalbim sizinle diyerek teşekkür etmiştim…

Zekeriya Hocalar ile sık sık görüşmesek de tiyatrodaki başarılarını izlerken mutlu olurdum. Gecekondu çocuklarından tutun da kolej çocuklarına kadar büyük bir kesimden oyuncu kadrosu vardı. Uzun yıllar okul aile birliği başkanlığını yaptığım Türk Koleji’nden bile oyuncular çıkardı karşıma. Yapıcı, yaratıcı, işini seven, işten kaçmayan, meydanlarda boş boş dolaşmayan Zekeriya Hocalar, ülkemiz için, İzmir İçin, Karşıyaka için büyük bir şanstı. Bana sorarsanız parklara, salonlara, sokaklara adı verilmesi gereken bir sanat erbabıydı. Bir şeyi sıfırdan yaratmak olacak iş değildi. Usta yönetmen bunu başarmıştı. Sahnelediği oyunlar çağdaş, güncel, klasikleşmiş oyunlardı. Demire şekil verir gibi şekil vermişti yüzlerce öğrenciye, gence, çocuğa. Çocuklara sanatı sevdirmişti. Karşıyaka Belediye Tiyatrosunda ilk sahne tozunu yutanlar, kendilerini sanatın, tiyatronun büyülü kollarında bulmuşlardı. Ne mutlu Karşıyaka insanlarına böyle bir sanat sevdalısı sanat yönetmenleri var…


Bunları düşündükten sonra telefon ederek sordum. Çocuklar için neden kursların kalktığını. Her zamanki efendiliği, kibarlığı, zarifliğiyle cevapladı sorumu. Kendisinin Ziya Gökalp Tiyatro salonundan alınıp, Atakent’teki Hikmet Şimşek Sahnesine verildiğini söyledi. “Benim için salonların farkı yoktur. Görevimizi her yerde yaparız. Şimdiye kadar nasıl çalıştıysam bundan sonra da sürecek çalışmalarım” dedi.

Aslına bakarsanız, Zekeriya Hocalar’ ın mükafatı sanırım, herkesin ifade ettiği gibi “Sürgün” olmuş!

Zekeriya Hocalar’ ın bir oyun öncesinde haykırışı kulaklarımda yankılandı: “Yaşasın Tiyatro”…