Adam Fawer, yeni romanı Mobius'ta ezeli bir soruyu gündeme getiriyor: Yazgımızın esaretinden kurtulup hayatımızın iplerini tamamen elimize alabilir miyiz?.. Fawer sorularımı yanıtlarken, "Olasılıksız’ı sevenlerin Mobius’u da seveceğinden eminim" diyor ve ekliyor: "Çünkü bu romanım kader ve alın yazısı gibi hayatımız boyunca mutlak cevaplarını aradığım konuları işliyor...
Adam Fawer, yeni romanı Mobius ile bizi ünlü Mobius şeridinin iki yüzünde ters köşe yaparken kader, irade, pişmanlık ve teselli arayışı gibi konulara yoğunlaşmamızı istiyor. Yazar, kaderin hayatımız üzerindeki rolünü irdelerken yarattığı hayat yorgunu, telafisi mümkün olmayan hatalarının pişmanlığıyla intiharın sınırlarından gezinen mutsuz bir baba karakterini çizmedeki başarısıyla da göz dolduruyor.
Fawer, sorularımı cevaplarken yazarlığı kadar sergilediği içtenliği, tevazusu ve sahiciliğiyle de etkiliyor beni...
Kitap fuarları sürecinde farklı illerde okurlarla buluştunuz. O günlere dair izlenimlerinizi paylaşır mısınız bizimle?
O yoğun bir programın yaşattığı şey harika bir deneyim oldu. İlk geldiğimde 2009'du ve o ziyaret tam bir koşuşturmacayla geçti. Sadece dokuz gün kaldım ve diğer şehirlere uçakla seyahat ettim. Bu sefer, üç hafta boyunca kalabildim, saatler, günler süren araba yolculuklukları yaptım ve beş şehri ziyaret ettim. Daha fazla okuyucumla tanışma ve onlarla sosyal medyada etkileşim kurma şansı yakaladım.
Farklı deneyimler yaşadınız mı?
Elbette. Her şeyden önce İstanbul’a âşık oldum, başkentte Anıtkabir'i ziyaret ettim. Bunlar çok özeldi. Ayrıca on beş yıl önce tanıştığım okuyucularla yeniden bağ kurma fırsatı buldum.
Okur gözlemleriniz için neler söylersiniz?
Son gelişimde kitaplarımı defalarca kez okumuş insanları tanıdım. Bana kitaplarımın hayatlarını değiştirdiğini, zor zamanlarında onlara yardımcı olduğunu ve bilime ilgi duymalarını sağladığını söylediler. Hatta kitaplarımı okuduktan sonra fizik okumaya karar veren birkaç gençle bile tanıştım. Hayranlarımdan aldığım sevgi benim için o kadar anlamlıydı ki bunu tarif edecek kelimelerim yok. Bu nedenle Türkiye’ye dair gözlemlerimin değişmesinden çok, Türk insanının beni değiştirdiğini söyleyebilirim.
GÖRDÜĞÜM İLGİ BENİ ŞAŞIRTTI
İddialı bir roman daha yazdınız. Ne dersiniz Olasılıksız'ın başarısını tekrarlayabilecek mi Mobius?
Umarım. Ekim ayında kitap fuarında ilk imza günüm için yola çıkarken, okurların bu kadar büyük bir ilgi göstereceğini tahmin edemezdim. Mobius ile, insanların keyif alacağı ve anlamlar bulacağı bir kitap yazmaya çalıştım, elimden gelenin en iyisini yaptım. Ortaya koyduğum şeyle gerçekten gurur duyuyorum. Doğal olarak da başarılı olmasını umuyorum. Öte yandan Olasılıksız’ı sevenlerin Mobius’u da seveceğine inanıyorum, çünkü bu romanımda özgür irade, kader ve alın yazısı gibi birbiriyle yakından ilgili ve bizi her daim ilgilendiren konuları işliyorum.
Olasılıksız'ın büyük başarısı üzerinizde hiç baskı oluşturmadı mı?
Mobius'a kadar değil. Empati’yi yazarken Olasılıksız’ın Türkiye’de bu kadar büyük ilgi gördüğünü bilmiyordum. Elbette, Mobius'u yazarken Olasılıksız’ın başarısının farkındaydım, bunun baskısını da yaşadım. Ancak bu teşvik edici bir baskıydı. Türk okuyucularımın bir sonraki kitabımı beklediğini biliyordum çünkü.
Bu baskı nasıl ve neden oluşur?
Birinin yazdıklarınızı okuyup okumayacağını bilememek yazmanın en zor yanlarındandır. Ama yıllar sonra artık biliyorum ki okurlarım yazdıklarımıza ilgi gösterecek. Bunu bilmek harika bir duygu. Tabii ki okuyucularımı hayal kırıklığına uğratmaktan da korkarım, o gerginlik hep olacak.
BENİ KARAMSAR BULABİLİRSİNİZ AMA...
Mobius'da gelecekten haber alan kahramanınızın tüm çabası bir zaman yolculuğuna çıkabilmek. Günün birinde insan bunu başarabilecek mi?
Eğer zaman yolculuğu bir gün mümkün olacağını düşünüyorsak zaman yolcuları tarafından çoktan ziyaret edilmiş olmamız gerektiğini de hesaba katmalıyız. Böyle bir şey olmadı, bu da zaman yolculuğunun asla keşfedilmeyeceğini düşündürebilir. Ancak, belki de gelecekteki insanlar kendilerini gizleme konusunda daha iyidir. Geleceği tahmin etmenin zorluğu, henüz gerçekleşmemiş olmasıdır.
Bir yazar olarak insanlık için geleceğe dair umut taşıyor musunuz?
Öncelikle söylemeliyim ki arzu ve beklenti her zaman doğru orantılı değildir. Dünya barışı ve ekonomik eşitlik konusunda arzularım var, ama bunlar pek de beklentilerim değil. Beni çok karamsar bulabilirsiniz. Ancak insanlığın geleceği konusunda tam bir iyimserim.
Bu iyimserliğin dayandığı somut belirtilerden söz edebilir misiniz?
İlerleme her zaman "yukarı ve sağa doğru" gitmez. Ancak, genel olarak yüz yıl öncesine kıyasla daha az çocuk açlık çekiyor ve daha fazla çocuk hastalıksız bir hayat sürüyor, bu yüzden bu olumlu eğilimin devam edeceğini düşünüyorum. Medeniyetin bütünüyle ilgili olarak, yapay zekanın büyük bir etkisi olacağına eminim, ancak bu etkinin nasıl olacağını kimsenin tam olarak tahmin edebileceğini sanmıyorum.
NEYE İNANACAĞIMI BİLMİYORUM
Peki hayat yolculuğumuzda bazılarımıza eşlik eden din, ahlak ve doğruluğa götüren bir şey midir?
Bir dinin emrettiği ibadetleri yapmak insanın ahlaklı ya ahlaksız olmasını sağlamaz. Hatta, yalnızca ahirette cezalandırılmaktan korktukları için “doğru olanı” yapan insanların, bunu sırf doğru olduğu için yapanlardan daha az ahlaka sahip oldukları bile söylenebilir. Dinlerin doğası gereği ne tamamen iyi ne de tamamen kötü olduğunu düşünüyorum, aynı şekilde ateist ya da agnostik olmanın da ruhsal olarak yoksun olmak anlamına geldiğine inanmıyorum.
Ya siz?..
Bir dine bağlı değilim, ancak ahlaklı olmaya ve iki oğluma iyi bir örnek olmaya çalışıyorum. Maneviyata gelince, açıkçası neye inanacağımı tam olarak bilmiyorum. Hayatta bundan daha fazlası olduğuna inanıyorum, ama o “daha fazlası” nedir, işte bu konuda sizin tahmininiz benimkinden farklı olmayabilir.
Artık pek çok şeyi biliyoruz. bu bilinir dünyada insanın rolü azalmayacak mı?
Kesinlikle hayır. Her keşif bir kapıyı kapattığında (örneğin, yağmur bulutlarının neden oluştuğunu bilmek, yağmur tanrılarına olan inancı gereksiz kılıyor gibi göründüğünde), yeni bir kapı açılır. Yağmur bulutlarının neden oluştuğunu bilmek, bilim insanlarını bu oluşumu tahmin etme yöntemlerini düşünmeye teşvik etti ve bunu yaparak fırtınaları öngörmüşler, böylece milyonlarca hayat kurtarmışlardır. Bilgi hayal gücünü teşvik eder.
BİR EZELİ MUAMMA!..
Zaman yolculuğu gerçekten mümkün olsa dünyanın hangi halinde yaşamak isterdiniz?
Ne eskilerde, ne de bilinmez gelecekte. Tam şu ânda olmak isterdim yine de. Teknolojiyi çok seviyorum, bu yüzden geçmişe gitmektense yine de geleceğe gitmeyi tercih ederim. Ancak, dünyada en çok sevdiğim iki kişi oğullarım, bu yüzden asla bir yere (ya da bir zamana) gidip geri dönmek istemezdim, çünkü onları çok özlerdim.
Ancak özellikle yapay zeka ile insanın iktidarı sorgulanır hale geldi. Bu gidişat iyiye doğru mu sizce?
Herkes gibi tüm bu olan bitenlerden ben de endişe duyuyorum. Ancak çok da önemsemiyorum bunları. Teknoloji son birkaç bin yılda inanılmaz bir şekilde gelişti ve giderek daha hızlı bir şekilde evriliyor. Geleceğin ne getireceğini kim bilebilir? Teknolojinin insanlığı mahvedeceği korkusu insanlık tarihi kadar eski, ve bugün her zamankinden daha insanız. Bu yüzden aynı yolda ilerlemeye devam edeceğimizi düşünüyorum.
İnsanın hayatı ve genel olarak hayatın akışı üzerinde tam bir hakimiyetinden söz edebilir miyiz?
Sanıldığı daha doğrusu umduğumuz kadar kadar hayata etki edemiyoruz maalesef. Mesela, bir kişinin tüm dünya üzerinde ya da kendi ülkesinde kimin seçileceği gibi büyük bir konuda etkisi olması çok zor. Ancak, bir kişinin ailesi ya da topluluğu üzerinde etkisi olması oldukça kolaydır. Eğer hepimiz bir III. Dünya Savaşı’nda yok olmaya mahkûmsak, muhtemelen her bireyin bu kaderi değiştirmek için yapabileceği çok az şey vardır. O zaman gelirse şayet, hayatınızı nasıl yaşayacağınız tamamen sizin ellerinizde. Zaman zaman akıntıya karşı mücadele etmeniz ve bazen sürüklenmeniz gerekebilir, ama yine de bir nebze olsun kontrol sizde. Bu yüzden, bir değişiklik yapma fırsatı gördüğünüzde, geç olmadan harekete geçin.
YAZMAK BİR İNZİVA BİÇİMİ
Mobius, para ve iktidar oyunlarının çok sert oynandığı StartUp dünyasını da başarıyla yansıtıyor. Bunlara dair düşüncelerinizi alabilir miyim?
Evet o dünyanın içinde yirmi yıl boyunca ben de varoldum ve oldukça sıkı çalıştım. Maddi getirisi çok olsa da aileme, ruhsal sağlığıma ve uyku düzenime zarar verdi o süreç. Net olarak şunu söyleyebilirim. O dünyaya girerken niyetiniz ne olursa olsun, orada kazanacağınız büyük paralar sizi bozar. Gerçek şu ki, genellikle sadece en üstteki birkaç kişi zengin oluyor ve daha aşağıda kalanlar zarar görüyor. Bu yüzden o alemin içinde daha fazla bulunmayı istemedim ve tamamen yazmaya adadım kendimi.
Uzun yıllardır da yazıyorsunuz. Pek yazarlık sizin için para, ün ya da itibarla ilgili bir şey miydi?
Bunladrdan hiçbiri değil. Kurgu, her zaman benim için sorunlarımdan ve çevremdeki dünyadan bir kaçış sağladı. Beni eğlendirdi, düşündürdü. Beni güldürdü, ağlattı ve bana ilham verdi. Eğer kitaplarım bunlardan herhangi birini okuyucularım için yapabiliyorsa, o zaman çalışmamı başarılı sayarım. Başlangıçta, tek hedefim insanların plajda keyifle okuyacağı bir kitap yazmaktı. Bundan fazlasını başardığımı düşünüyorum ve bu beni mutlu ediyor.
Okuma ve yazma serüveninizde sizi etkileyen, çok sevdiğiniz yazarlar için ne söylersiniz?
Aslında yazarları kategorize etmek pek doğru bir şey değil. Her bir yazar, farklı seviyelerde, farklı etkiler yaratır sizde. Kimisi diyalog konusunda harikadır, kimisi dünyalar inşa etmede, karakterlerde ya da kurguda ustadır. Çoğu insan gibi, ben de o anki ruh halime veya daha doğrusu, ne tür bir kitap okumak istediğime bağlı olarak farklı kitaplar seçerim. Yazmayla ilgili bildiğim her şeyi okuyarak öğrendim.
KIYASLAMAK SİZİ ÇILDIRTABİLİR
Kendinizi başka yazarlarla kıyaslar mısınız?
Asla. Her zaman sizden daha fazlasına sahip biri vardır. Bu yüzden, çevrenizdeki herkesle yarışmaya çalışırsanız, bu işin sonu deliliğe varır. Mümkün de değil zaten sürekli karşılaştırmalarla yaşamak. Kısacası kendimi diğer yazarlarla çok fazla karşılaştırmamaya çalışıyorum, çünkü böyle yaparsam kendimi yetersiz hissettirecek illa ki bir şey bulurum. Bazı yazarlar diyalogda daha iyidir, bazıları daha iyi karakterler yazar, daha dahiyane kurgular yaratır ya da daha zengin dünyalar inşa eder.
O vakit 'Başkalarıyla kıyaslayıp durmak kendimize yaptığımız bir haksızlıktır' diyebilir miyiz?
Fazlasıyla... Karşılaştırmak her şeyden önce umutsuzluğa düşmektir ve genellikle umutsuzluğa kapılmak istemediğim için, karşılaştırmaları mümkün olduğunca sınırlarım. Ancak şunu da söylemeliyim ki, uzun kitap serileri yazan yazarlara inanılmaz derecede hayranlık duyuyorum, çünkü bu bana inanılmaz zor görünüyor. Bir gün belki ben de bir seri yazmayı denerim, ama şu anda bu bana çok göz korkutucu geliyor. Bu konuda en çok hayranlık duyduğum yazar Stephen King'tir. Hele ki onun onun Kara Kule serisi.
Romanlarınız kadar ailenize olan düşkünlüğünüzle de tanınıyorsunuz. sizce aile nedir?
Neredeyse benim yaşama amacımdır diyebilirim ailem için. Bu romanı yazmamın bir nedeni de aile kavramının benim için ne anlama geldiğini açıklamaktı, bu yüzden kitabın okuyucularım bunu muhtemelen zaten biliyor. Aile, özellikle çocuklar, her şeydir. İş, hayata anlam katabilir, ama bence hayatınıza amaç kazandırmak için arkadaşlara ve aileye ihtiyacınız var. Aksi takdirde yaşamanın ne anlamı var ki?