Kitaplar, dergiler, dosyalarda biriken yazılar, şiirler, mektuplar, bilgisunar belgeliğinde e-postama gelen iletiler… Yalnız kaldığımda eski defterleri karıştırıyorum, yazılar, kitaplar arası gezintiler yapıyorum.
Bilgisayarın başına oturup e-postamı karıştırırken, 2016’da yitirdiğimiz şair Ahmet Ada’nın iletisine rastladım. İyi ki silmemişim.
26 Ağustos 2011’de göndermiş iletisini. Anılarıma yolculuğa çıkarmıştı. Çocukluk yıllarımın bir bölümü Ceyhan’da geçmişti. Ortaokulu, lisenin birinci sınıfını bu kentte okumuştum. Dava vekili olan eniştem Avni Can da Ceyhan’ın tanınan, sevilen, sayılan bir hukuk insanıydı.
Ahmet Ada da Ceyhanlıydı. Onun mektup tadındaki iletisini yeniden duyguyla, hüzünle okudum:
“Sevgili Oğuz, merhaba. Çocukluk günlerime döndürdün beni. Ortaokul, Ceyhan Lisesi, Eken Sineması, Asri Sinema, yazlık sinemalar, Siptilli [orası yok şimdi, kasapların sebze halinin bulunduğu yer], Caynak, Muradiye, Kaltakiye mahalleleri. Çamlı Yol.
Avni Can babamların dava vekiliydi. Babamlar çok zengindi. Tüccardılar. Ceyhan’ın büyük fırınlarının ununu verirlerdi. Pamuk, buğday, çeltik alıp satarlardı. Asri Sinema'nın karşısındaki Erciyes Oteli bizimdi; Malazlar Pasajının üstü.
Şalgam, haşlama, şamtatlı... 67'lerde Ahmed Arif'in kitabı yokken, arkadaşlarımla ben şiirlerini ezbere bilir, bağıra bağıra okurduk. Orhan Kemal’i, Yaşar Kemal’i de. Çok güzel yıllardı.
Şimdi Mersin'deyim. Ara sıra Ceyhan'a gidiyorum. Sağlığım iyi sayılır. Kanser için kontrollere gidip geliyorum.”
Ne yazık ki amansız hastalık onu 19 Mart 2016’da aramızdan ayırdı! Sözü Ahmet Ada’dan açmışken onu Veda şiiriyle analım, ışıklar içinde uyusun diyelim:
içimdeki kırık dökük camdan kule / yıkıldı, sokak aralarında kar tozuttu,
geçtim bir daha bu yollardan / yüreğim kederle dolu
ah! elimde olsa toplardım yine / içimdeki cam kulenin parçalarını
yeniden kurardım özleyerek / incelik taşıyan sözcükleri
geçti, ah geçti aşk duraklardan / suya kar taneleri düşüyordu
ben bir otobüsteydim / camlar buğulanıp üşüyordu
***
'O GÜNLER'E YOLCULUK…
Bir yazar çok sayıda kitap çıkarmış olsa da yenisi çıkageldiğinde telaşı, heyecanı, sevinci yeniden yaşar.
Recai Şeyhoğlu için de öyle. Bugüne değin öykü, söyleşi, araştırma, gezi notları, deneme alanında 35 kitap yayımladı. Yetmedi; annesi Rasime Şeyhoğlu’yla birlikte köylerde kütüphaneler açtı, açmayı da sürdürüyor. Hep yazının, sözün, kitabın, yazmanın içinde. “Yazmak bir tutku bende” diyor. “Yazmak bir aşk benim için” diyor. Yazmazsa kendini eksik sayan, yazmazsa deli olacak kişilerden biridir Recai Şeyhoğlu.
“O Günler” adını verdiği kitabının tanıtım toplantısının notlarını 1 Aralık 2021’de Ajans Bakırçay’da yayımlamıştı. Beni gönendiren övgü dolu sözlerini nasıl unutabilirim? “İşte Oğuz Tümbaş! Şair-Yazar… TRT’nin eski programcılarından… O bana TRT’nin armağanı… Haber Müdürü Cengiz Güven ile…
Kütüphanecilik çalışmalarımıza TRT ekibini gönderen / programlar yapan bu ikilinin bize olan katkılarını unutamam. Ne güzel günlerdi!
Kozak Yaylası ve Bakırçay Ovasında açtığımız kütüphanelerin Türkiye’de bir karşılığı varsa bunu TRT’ye / TRT 2’ye, Cengiz Güven ile Oğuz Tümbaş’a borçluyuz.”
Recai Şeyhoğlu gazetelerde, sanal ortamda yazdıklarını bir çok kitabında toplar, onların unutulmasına izin vermez. Siyasal, sosyal, kültürel, sanatsal, yazınsal her alanda yazdıkları ilgiyle okunur, beğeniyle izlenir. Eleştirir, sorgular, tepkisini ve övgüsünü de paylaşır.
“O Günler” de onlardan biri (Favori Yayınları, 2021,302 sayfa). Yaşadığımız günlerden geleceğe kalacak yazılar… O günlere Şeyhoğlu’yla birlikte yolculuk yapın derim…