“Hilal-i Ahdar” Derneği, günümüzden 101 yıl önce, 5 mart 1920 tarihinde alkol ve diğer uyuşturucu madde kullanımının toplumsal tehlikelerine uyarmak amacı ile ünlü ruh hastalıkları profesörü öncülüğünde kuruldu. 1934 yılında bizzat Atatürk tarafından ismi ‘yeşilay’ olarak değiştirildi. Dernek, alkol ve uyuşturucu ile mücadelesini yılmadan sürdürmektedir. Dernek, hedeflerini alkol, tütün, madde, kumar ve teknoloji bağımlılığına karşı güncellese de genel olarak, ulaşım ve satın alma kolaylığı nedeni ile alkol tüketimi çok yaygındır. Yanısıra esrar, kokain, LSD ve son yılların güncel maddesi bonsai gibi maddeler ile diğer uyuşturucu ve keyif verici ilaçların illegal kullanımı ve toplumda yaygınlığı giderek artmaktadır.
Uyuşturucu madde tanımı, bulundurulması ve satılmasının yasal olarak engellendiği narkotik-psikotrop preparatlar için genel bir açıklamayı içerir. Alkol kullanımı her ne kadar insanlık tarihi kadar eski olsa da afyon ve esrar gibi maddelerin ağrı dindirici ve uyuşturucu olarak kullanılması da Milattan Önce 16'ncı yüzyıla kadar uzanmaktadır. Sümer ve Asur tabletlerinde ve kabartmalarında bu maddelerin kullanımı görülebilmektedir. Antik Yunan döneminde afyon bitkisi eski Yunan rüya tanrısı Murpheus’un sembolü idi. Hemşerimiz Homerus, Odessia adlı eserinde bu preparatı ‘ilacı aldığında göz pınarın kurur, akan gözyaşın durur, sevdiklerin bile öldürülse umursamazsın’şeklinde anlatmıştır. Hipokrat ise Histeri adlı eserinde aynı bitkinin ağrı ve sızıların giderilmesinde kullanılabileceğinden bahsetmiştir. Kokain ise, İnsanlığa, ne yazık ki Peru yerlilerinin mirasıdır. Koka yaprağı çiğneyerek dinç olmaya çalışmak yaygın kültürleri idi. Tüm bunlara, modern çağlarda sentetik uyuşturucular eklenmiştir.
***
Madde bağımlılığı başlığı altında gruplandırılan sigara içiciliğinin nüfusumuza oranı maalesef yüzde 30’lara ulaşmıştır. Hatta Ege Bölgesi için bu oran yüzde 32.6’lardadır. 13-18 yaş grubunda özellikle ergen grup için en iyimser tahmin yüzde 20’lerdir. Alkolde ise kullanım oranı Türkiye genelinde yüzde 13.3’dür. Ege Bölgesi'nde rakam yüzde 19.2’dur ve en yüksek ikinci bölge anlamına gelmektedir (Marmara yüzde 23). Bu oranların tetiklenmesinde en büyük etken aile yapısı ve sosyal etkileşimlerdir. Örneğin ailesinde
bir şekilde sorunlar yaşayan gençlerin yüzde 54’ü sigara, yüzde 37.5’u alkol ve yüzde 6.8’i esrar kullanmaktadır. Alkol tüketimi Avrupa’da kişi başına 15.5 litre iken, ülkemizde bu oran 1.4 litredir. Avrupa’da her yıl 600 bin kişi alkolün neden olduğu hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmektedir. Toplumumuzda öncelik gençlik gibi risk gruplarının korunması ve yasal düzenlemeler, kontrol ve denetlemeler ile yukarıdaki oranların aşağıya çekilmesidir. Medya desteği ve kampanyalar ile bu etki kuvvetlendirilmelidir.Unutulmamalıdır ki alkol, uyuşturucu kadar tehlikelidir ve kolay ulaşılması en büyük risktir, genelde de bira gibi hafif alkollü içeceklerle başlar. Alkolizm, aile ve toplum yapısının bozulması ve ülke ekonomisine tedavi ve işgücü giderleri de dahil olmak üzere 10 milyar doları aşkın külfeti ile ciddi bir sorunu oluşturmaktadır.
Emniyet Müdürlüğü, her yıl 10 binin üzerinde esrar, eroin, bazmorfin, afyon, kokain, asetik anhidrit, sentetik hap ve captagon gibi mamüllere yönelik operasyon yapmakta ve tonlarca kaçak uyuşturucu yakalamaktadır. 2002’lerde 3 kg kokain yakalamışken 2006’larda bu miktar 77 kilograma kadar çıkmıştır. Her yıl bu rakamlar katlanarak artmaktadır (ortalama yüzde 226). Nasıl sigara içme yaşı 11’lere, alkol kullanma yaşı 13’lere düşmüşse uyuşturucu kullanma yaşı da 15’lere inmiştir. 2010 yılında yapılan bir çalışmada, İstanbul’da öğrenciler arasında,yaşam boyu esrar kullanma yaygınlığının yüzde 3.3, ecstasy kullanımının yüzde 1.6, amfetamin kullanımının yüzde 1.4, kokain kullanımının ise yüzde 1 düzeyinde olduğunu ortaya koydu. Türkiye’nin içinde bulunduğu Balkan rotasında toplam uyuşturucunun yüzde 52.6’sı ülkemizde ele geçirilmiştir.
Nihayetinde büyük, genç ve dinamik nüfus yapısı ile Türkiye, tütün ve alkol tröstlerinin ve
uyuşturucu kartellerinin hedefinde yer almakta ve her geçen gün toplumumuz adına tehlike
büyümektedir. Gelinen noktada ne yazık ki, ülkemiz, uyuşturucu için transit değil hedef ülke haline gelmiştir. Başta gençlerimiz olmak üzere tüm toplum gruplarının korunması için daha sıkı yasal düzenlemeler ile kontrol ve denetim mekanizmalarının oluşturulması öncelik arz etmektedir.