Hayatı güzelleştiren insanın kendisi. Bizim gibi kaosu bol, gündemi yoğun, yarını ne olacağı belli olmayan ülkelerde verilen kavgalardan arada bir başımızı kaldırmak gerekiyor. Bireysel ya da toplum sorunlarla dövüşürken, bedenlerimiz güçsüz düşebiliyor, zihnimiz yorulabiliyor.
Öyle ki bazen hiçbir şey yapamaz hale geliyor, kilitleniyoruz. Evet vücut kendini kilitliyor ve "Dur bakalım!" diyor, "Bi dur! Dünyanın tüm yükünü sen kaldıramazsın, kendine ve bedenine haksızlık etme. Bu kadar yorma ve biraz kendini dinle!" Tabii yaşam bu kadar hızlı akarken biz genelde öncesinde verilen uyarıları duymazdan geliyor, devam etmeye çabalıyoruz her şeye rağmen. İşte benim de kulak asmadığım böyle bir uyarı bombardımanının ardından, 5 yıl önce bir sabah yataktan kalkamadım. Hastanede verilen ilaçlarla, günler süren fizik tedaviyle bir noktaya kadar kendime gelebildim.
Ama yetmedi tabii ki! Sonra bedenime daha fazla ilgi göstermeye başladım. Geçmişte sporun neredeyse her dalıyla ilgilendiğim için yeni bir şeyler ararken yogayla tanıştım. Dünyanın en eski kişisel gelişim metodudur. Zaman içinde de eklenen bilgilerle çağdışı kalmamış olan bir felsefe ve yaşam bilimine dönüşmüştür. İçinde yer alan asana dediğimiz egzersizler bedenime çok iyi geldi, ağrılarımdan ve boyun fıtığımdan dolayı ameliyat olmak kurtuldum ama sadece bu kadar değil...
Bir soluklanıp şimdi neden bunları anlattığımı belirtmeliyim. Benim yogaya olan ilgim artıp araştırdıkça çevremdeki insanların birtakım önyargılar beslediklerini ve hatta korktuklarını gördüm. İnsan bilgiden neden korkar ki? Cevap veriyorum: Cehaletinden. Çünkü araştırmak yerine insanlar, akıllarında kalan imajlarla yaşamayı tercih ediyor. İşte önyargılar da böyle oluşuyor. Bundan dolayı insanlar konu hakkında bilgi sahibi olmasa bile yorum yapabiliyor. Kiminle konuşsam zihinlerindeki tek resim bağdaş kuran ve parmakları birleştirip oturmuş bir figür. Tabii bir de saçma Recep İvedik filmlerindeki saçma espriler... Evet yoganın sutralarından yani uygulamalarından biri de meditasyon yapmaktır ama yoga sadece meditasyon yapmak değildir. Meditasyon, zihnin faaliyetlerini yavaşlatıp yakalanan konsantrasyonla zihnin temizlenme sürecidir. Ki böylece zihinde yeni bilgilere yer açılır ve zaman algısı değişmeye başlar.
Yapılan yüzlerce poz, nefes egzersizleri ve meditasyonlarla zihnin özgürleşmesi ve farklı bakış açıları kazanması sağlanır. Yaşadığın her an daha fazla anlam kazanır ve şimdiki zamanla bütünleşirsin. Zaten yoga da "bütünleşmek" demektir. Dün ya da yarın değil yaşadığın o an önemlidir.
"An" dediğimiz şey çok kıymetlidir ama biz yeteri kadar kıymetini bilmeyiz. Çünkü kıymetini bilebilmek için yoganın etik ve spiritüel olarak ikiye ayırdığı, bizimse ahlaki dediğimiz birtakım kurallara da uyuyor olmamız gerekir.
Nedir bunlarda bize söylenen? Zarar verme, yalan söyleme, çalma, yaşam enerjini doğru yönlendir, açgözlü olma, temiz ol, halinden memnun ol (yani şükret) disiplinli ol, içe bak, kendini daha büyük bir kuvvete teslim et...
Bunlar size bir yerlerden tanıdık geliyor mu? Evet bunlardan bazıları aynı zamanda başta 3 büyük dinde olduğu gibi neredeyse tüm dinlerin de söylediği şeylerdir. Peki bunları uymak kişiye yarar mı verir, zarar mı verir? İçlerinde yanlış ve kötü olan bir şey var mıdır?
***
Yaptığım yoga eğitimlerini sosyal medyada da paylaşıyorum, etkinliklerden birinin altına gelen yorumda şöyle bir şey yazıyordu: "Budistlerin Müslümanları katletmesinden dolayı yoganın adını bile duymak istemiyorum." İlki yoga Budizmden önce vardı. Bunu kazılarda bulunan tabletler bize gösteriyor. İkincisi de ilk kuralı "zarar verme" olan yogayı böyle bir durumla ilişkilendirmek çok komik. Yalan söyleyeni, hırsızlık yapanı Müslüman olarak göremeyeceğimiz gibi, zarar veren bir insanı da yogi/yogini (yani yoga yapan kişi) olarak da zaten göremeyiz.
Başka komik olan bir şey daha var, o da geçtiğimiz aylarda yaptığı işler nedeniyle övdüğüm Alsancak'taki Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nin yogaya karşı olan tavrı. Merkez yogaya kapılarını kapatmış. Nedeni de içinde barındırdığı mistisizmmiş... Bence daha fazla araştırıp daha fazla okumaları gerekiyor. Bu işler kültür merkezi içine kitaplık koymakla olmuyor.
***
Geçtiğimiz günlerde Ege Üniversitesi'nin İpek Yolu Resim Çalıştayı'nda 25 akademisyen ve onların öğrencileri ile bir araya geldik. Sandalye üzerinde çokça zaman geçirdikleri için yogayı nasıl sandalyede yapabilecekleri üzerine uygulamalar yaptık. Ayrıca hayatlarını kolaylaştırması ve daha sağlıklı bir bünyeye sahip olmaları için nefes teknikleri üzerinde durduk. Herkes mutlu mesut ayrıldı, darısı yogadan korkanların ve ön yargıları olan insanların başına...