Şair ve yazar, ödül peşinde koşan değil; insanlığa, yaşadığı topluma ödül veren insandır. -Sunay Akın

Pandemi azmış, aşı tartışmaları, yitip giden canlar. Ekonomi batık. Yoksulluk, işsizlik almış başını gidiyor. Toplumda kutuplaşma had safhada. Eğitim bitmiş. Yüzler asık, insanların psikolojisi yerle bir! Gündemde ise hep yapay tartışmalar… Türban, darbe, dış güçler, mağduriyet vs…

***

“Dünyayla Söyleşen Şair” Ataol Behramoğlu için "şiir yolculuğunun kaptanlığına soyunmuş şair" de denir. O, şairlerle, şiirlerle tüm insanlar arasında köprü olmuş, her insana şiiri anlatabilen büyük bir ustadır. Ataol Usta salgın sürecinde, "Korona günleri bize sağlığımız kadar, zamanın değerliliğini de bir kez daha kanıtladı" diyerek çok yerinde bir tespitte bulundu. Bir yandan da 65 yaş üstüne getirilen yasaklarla ilgili de dava açtı! Şu kaotik ortamda, o değerli zamanda; şiire, kitaplara, edebiyata, müziğe sığınıyoruz. Bir parça da olsa nefes almaya çalışıyoruz.

***

Şiir, bir dilin hatta kültürün köpüğüdür tanımını yaparken Cemal Süreya ne haklıdır. Şairlerin ortak görüşüdür: “Sessizlerin, çığlığıdır, kavgadır, umuttur. Yaşayandır, yaşatandır; hayalin de eylemidir!”

İnsanları sevmeye, iletişime yarar şiir ve şairler. Barış, dayanışma, paylaşma, yüreklerin vurmasıdır şiir. Bize sunulan hayatın, insanın, sevginin kendisidir! Sait Faik de hep “Şiir olmayan yerde insan sevgisi olmaz” demiyor muydu? Nazım’ın, Can Baba’nın şiirleri “direniş türküleri” değil mi? Virginia Wolf, “İçinde şiir yoksa bir şey neden edebiyata dahil olsun?” diye sormuştu bir röportajında.

***

Prof. Dr. Yusuf Alper… Önce insan, sonra şair ve sonra psikiyatri uzmanı hekimdir. Lawrence Kasdan’ın dediği gibi şairliği; “ömür boyu ev ödevi yapmak gibi” görendir. Yazdıklarının gücüyle yaşayan, direnen, kötülüklere de meydan okuyan kalem ustasıdır.

“Ses Bayrağımız” Türkçe’yi çok iyi kullanandır. Alper’e göre; “Her şeyin üstünü örten bir kimliktir gerçek şairlik.”

“Gerçek Edebiyat”tan Nisa Leyla’yla söyleşinde bakın neler demiş Yusuf Alper: “Tıp son sınıftayken şair olmuştum. (Loncaya kabul edilmiştim) Cemal Süreya  ‘Biz bütün şairler aslında psikologuz, sen ilaç yazmasını da bileceksin, Türkiye’nin en iyi psikiyatrı olursun, psikiyatriyi seç’, dedi. Ben zaten önceden karar vermiştim. Psikiyatri benim gibi bir şaire en yakışan, en uygun daldı.”

***

Şiirlerindeki özneleri, yaşadıkları mekânlar içinden anlatmayı seviyor. “Zamanı Geçtim”de olduğu gibi! “Türk Şiirinin Psikanalizi”nde de şiir ve psikiyatri ortaklığını, karşıtlığını, aynılığını ve psikiyatri yardımıyla şiirin ve şairin psikolojik olarak portresini çizmiştir, Türk şiirinin haritasını çıkarmıştır; “şair kimliğini göz ardı etmeden” Alper...

“Kanayan Şiirler”, “Zamanın Kırılan Aynasında”, “Yaldızlı Bir Yanılsama”, “Yeryüzüne Vurulan Telaş”, “Şimdi Hangi Irmakta”, “Dalgaların Sesiyle”, “Derin Uğultu”, “Oynayan ve Avunan”, beğenilen kitaplarından bir demettir.

Yusuf Alper, "Uçurumlardan Geçerek Gelirim Sana" çalışmasında da Ataol Behramoğlu ve şiirini “psikodinamik açıdan ele alarak ilginç yaşanmışlıklar ve dinamiklerle edebi bir bakış açısıyla” inceler.

***

Ülkemin ve dünyamızın çalkantılı, olaylarla dolu gündeminde şiire sığınıyoruz, “şiir, herşeydir” diyerek. Zaten “şiir yazana değil, ihtiyacı olana aittir!” Yazıyı, yaşadığımız günlere uyduğunu düşündüğüm ve Yusuf Alper‘in çok sevdiğim “Dünya Gürültüsü” kitabından (Okan Yüksel Ustam armağan etmişti) “Dünyayı Taşımaktan”dan dizeleriyle sonlayalım;

“Atım yoruldu mu bilmem/ Ama ben yoruldum dünyayı taşımaktan/ Omuzlarıma bitmez yük bindiren hayat/ Ölümler kalımlar zulümler işkenceler/ Ellerim durmaksızın çalıştı/ Beynim yüreğim zihnim/ Beni ben yapan her şey için/ Durmaksızın sonsuza aktı/... Ey hayat; sonsuzdan geliş, gidiş sonsuza/ Bu fatura ne için, kimdi beni çıldırtan/ Dünya bu kadar güzelken insan bu kadar…/ Bu fatura kimindi, ne içindi/ Atım yoruldu mu bilmem/

Ama ben yoruldum dünyayı taşımaktan”