“Çukurovalı Yazar’’ Orhan Kemal’in
oğlu Işık Öğütçü
yıllar önce bir röportajda annesi
Nuriye Hanım’ı anlatmıştı;
Emektar şefkat doluydu o.
Anneme, seksenli yaşlarına geldiğinde
sormuştum; 'Anne, babamız parasız pulsuzdu.
Düşüncelerini kağıda aktardığı için
hapislere girip çıkmıştı.
Babamla evlenmeden önce varsıl insanlar,
sana evlilik teklifinde bulunmuşlar.
Neden gittin babamı seçtin?’
Duygu dolu gözlerle bana baktı ve
‘Babanı çok sevdim’ dedi.
Annem, bence bu ailenin kahramanıydı.
Annemin adı Nuriye.
Babam ‘Cemile’ adlı romanı annemden
esinlenerek yazmış.
Annem, babamız hapise girdiğinde
bizim umutlarımızı kırmamış, ‘Okulunuzu
okuyup bir yerlere geleceksiniz.
Gerekirse emeğimle çalışır,
sizi kimselere muhtaç etmeden
okuturum’ demişti.”

***

Benim de “kahramanım’’ annem “Çakır’’dı!
Öğütçü röportajının son tümcesi
(muhtaç etmeden okuturum)
oldukça tanıdıktı;
‘Sabahlara kadar örgü örerim, dikiş dikerim.
Babanızla beraber okumanızı sağlarım.
Ne merte, ne namerte muhtaç olmadan!’’
Dediğini de yapmıştı. Örmüştü, dikmişti
Çakır!..
Hayat okulum, omzumda sıkı dost, herşeyin
bir çaresiydi herşeyin,
Hala kokusu hep evde hissettiriyor!..

***

Annesizlik; yaşınız
kaç olursa olsun; içinizi burkar; eksikliktir!
Ancak annesiz kalanlar anlayabilir bu yoksunluğu.’’
Bir kere onu kaybettiniz mi
artık bambaşka bir dünyada yaşamaya
başlamışsınızdır, dünyanız değişmiştir!
Bütün annelerde kırık parçaları yapıştıran
sihirli bir tutkal vardır!
Anneniz yaşıyorsa sizi kimse yenemez, kıymetini bilin!
Son nefesine kadar sizi sevecek tek kadındır o!
Annenizi yitirdiyseniz -koruyucu meleğiniz de
yoktur- artık!
Günümüz şiirinin ‘’gülen sesi’’ Sunay Akın ne güzel sorar ya;
‘’yürürken düşen çoraplarını/ aynı hizaya getirmek için/
annen değil miydi önünde diz çöken’’.
Ustam da ''3F'' de şöyle anlatır ''Ana''yı:
''Sözlüklerde çocuğu olan kadın, Anne karşılığında 
özetlenen 'ana' ile ilgili yüzlerce terim, deyim ve 
kavram bulunuyor.
Bunlardan en güzeli ise annelik duygusunu, 
ana sevecenliğini anlatmaya çalışandır; Ana Yüreği’’
Var mı ‘’Ana Yüreği ‘’ gibi bir yürek?
Tartışmasız bilgenin şu sözü gibidir annelerin yüzleri de;
‘’Hiç yazılmamış uzun bir destan!’’

***

Beş yıl önce bugün Çakır’ımın “ayrılık defteri’’
elimize verildi.
İşte o gün; hava durdu, gün durdu, zaman durdu!
Şiire; Ahmet Erhan dizelerine sığınacağım yine;
‘’Toprak bile gök bile, deniz bile,
Bir yerde yorulur/ Bırak kalsın süpürge duvarda/
Sabun kovada/ Anne; gel yanıma otur.’’
Keşke anne keşke; gelip yanıma otursan şimdi!
Doyasıya sarılsam, ellerini öpsem!
“Adamı adam eden Ana’’ Çakır’ın
“ses vermiyor duvardaki fotoğrafları/
ah bu ne yaman yangındır böyle yüreğimde/
sönmek bilmez’’ be Kaptanım, Attila İlhan’ım!..