İleri demokrasisi ile ünlü ülkemiz, COVID-19 vaka sayıları sürekli artmasına rağmen önlem almayıp, aksine aldığı önlemleri gevşetir ve uygulanıp uygulanmadığını büyük oranda kontrol etmezken; Covid-19 açısından aşılananların ve covid-19’u geçirenlerin toplamını %85-90 üzerine çekip salgın sürecine sürü bağışıklaması yoluyla son vermeye çalışıyor izlenimi veriyor. Bütün bunlar olurken, İzmir’i son beş sezondur ülkenin en üst fitbol liginde temsil etmeye devam eden gözümüzün bebeği Göztepe, üst üste üç mağlubiyetle hem kupadan elenip hem de altıncı sezonu görme görmeme sorunu açısından önemli bir yara aldı...
Takım kupa maçında tam kadro ile çıkarken bu benim de arasında olduğum pek çok taraftarca takdir edildi. Buna karşı ligdeki durumdan dolayı (Aslında gerçekleşmiş durumda olan sakatlanma riskinden dolayı) eleştirenler de boldu. Asıl olan Süper Ligdeki bunca yıl içinde ilk kez Nestor El-Maestro’nun kupayı isteyen teknik direktör konumunda olmasıydı. Takım, Beşiktaş maçında 90 dakika boyu, Hatayspor maçında da enerjisi yettiğince Nestor Hocanın istediği şekilde ileride basmaya çalıştı. Beşiktaş maçı ana 90 dakikayı esas alırsak Göztepe’nin altı sezondur oynadığı en karakterli deplase Üçlü Oligarşi maçıydı.
Aslında, kaybedilen Hatayspor maçında da Göztepe, özellikle maçın başında oldukça iyiydi. Rakip, Göztepe sahasına gelemedi bile ilk 10 dakika. Kupa maçının, sakatlıkların ve rotasyon oyuncu eksikliklerinin etkisiyle 10. dakikadan sonra yoruldular ve rakip Göztepe sahasına daha kolay gelmeye başladı. Hem Beşiktaş hem Hatayspor maçında, rakiplerin Göztepe üçüncü bölgesine hemen her gelişleri tehlike oldu. Maçta ilk devre sonuna kadar Hatayspor oldukça baskındı. Beşiktaş maçında da beş değişikliğe rağmen uzatmalarda –beklenenin aksine- yorulan Göztepe oldu ve uzatmalar 90 dakikanın aksine, büyük oranda rakibin baskısıyla geçti.
Beşiktaş maçında takımın tamamı elinden geleni yaptı. Lakin, “Girilen pozisyonları atamadılar…” kaybedilen maçların genel geçer cümlesi olarak tekrar gerçekleşti. Rakip de girdiği pozisyonları kullanamazken, tüm takımın ama İrfan Can’ın ve Atınç’ın önemli katkılarıyla bu sefer gol yemediler de… Maç öncesi Göztepe penaltı çalışmış mıydı? Bilmiyorum… Penaltılarda rakibin daha şanslı olacağı belliydi, nitekim oldu da…
Atakaş Hatayspor maçında oyun hâkimiyetinin Hatayspor’da olduğu anlarda rakip bir iki üç kaçırıp dördüncüde attı. Diouf bu sezon 10 gol atmış üçü Göztepe’ye… Attığı golde onu marke etmeye çalışan Murat Paluli’nin 50 cm üzerine zıpladı… Di Santo iyi bir forvet izlenimi verdi Hatay’da yaptığı klas hareketlerle…. Dilerim ki tez zamanda sonuca da etki etmeye başlar. Hatayspor maçında Göztepe’nin küçük çocuğu Yalçın Kayan’ın içine Adnan Esen kaçmış gibiydi. Oldukça iyi oynadı. İki maçta da İrfan Can Eğribayat kurtardığı pozisyonların bir kısmında acı çekiyor izlenimi verdi. Dilerim ki sakatlığı ciddi değildir ya da daha da ciddileşmemiştir. İki maçta da Göztepe’nin Çocuğu Halil Akbunar’ın alternatifi olmadığı bir daha ortaya çıktı takımda… Beşiktaş maçında ilk devre iyiydi ama ikinci devre kendi normallerinin altındaydı. İki devrede de takımın kalanı gibi yakaladıklarını değerlendiremedi. Takımın, Halil performansından bağımsız olarak, o çıktıktan sonra etkisini artıramaması çözülmesi gereken bir problem olarak gözüküyor. Takımın normal şartlar altında en yaratıcı topçularından Soner Aydoğdu, Beşiktaş maçında kendi normalinin altındayken, Hatayspor maçında üstündeydi. Moubandje, iki maçta da Başakşehir maçı performansının altındaydı. Berkan Emir, Hatayspor maçında özellikle oldukça iyiydi ki ilk devresinde çok etkisiz kalan Kahraman’ın da performansını artırdı. Aytaç Kara haftalar geçtikçe takıma, mevcut oyuncuların saha içi hız ve özelliklerine adapte oluyor izlenimi veriyor… Wilker de iki maçta da ümit vericiydi.
Ben dahil pek çok taraftar, özellikle Atakaş Hatayspor maçında Nestor El-Maestro Hocanın son dakika oyuncu değişikliklerini anlamlandırmakta çok zorluk çekti.
Velhasıl kelam… 38-43 puanı bulmayan bütün takımlar süper sıfatlı ligden düşebilir… Bu bağlamda Göztepe’nin ligde kalmak için en az 11-16 puana daha ihtiyacı var… İki üç maç daha kaybedilirse, ortalığın iyice toz duman olma olasılığı yüksek… Önümüzde Galatasaray maçı var… Göztepe’nin herhangi bir Üçlü Oligarşi maçlarından puan puanlar alabilmesi için adil hakem, saçma kırmızı kart veya penaltı vermemek ve de en üst düzey kaleci performansı her zaman geçerli gereklilikler arasında yer almakta… Umarım Galatasaray maçında ön alan baskısını maç boyuna yayabilirler… Ve saçma gol yemeden buldukları pozisyonları gole çevirerek gol yememeyi, dolayısıyla kazanmayı başarırlar.