İngiliz yazar George Orwell'in ölümünün üzerinden 70 yıl geçtiği için tüm yayınevleri kitaplarını basmaya başladı. Sanırsınız ki basmayanı dövüyorlar... Ne yaparsınız enflasyonla yaşamak ya da sürüye dahil olmak kanımıza işlemiş.
Ünlü yazarın Hayvan Çiftliği kitabında hayvanlar Mr. Jones'a başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Bir gün yönetimdeki domuzlar, çiftlikte yere düşen elmaların toplanmasını ve kendilerini getirilmesini isterler. Sütlerin de onlar tarafından alındığı anlaşılır. Oysa çiftlikteki diğer hayvanlar yiyeceklerin paylaşılmasını bekliyordur. Bunun üzerine Squealer adlı domuz, "Yoldaşlar! Umarım bunu biz domuzların bencilliğimizden, ayrıcalık düşkünlüğümüzden yaptığımızı düşünmüyorsunuz. Aslında pek çoğumuz süt ve elmadan hoşlanmayız. Ben de hoşlanmam. Bunlara el koymamızın tek nedeni var. O da sağlığımızı korumak. Sütte ve elmada sağlığımız için gerekli bazı maddeler var. Bilim bunu kanıtlamıştır yoldaşlar. Biz domuzlar düşün emekçisiyiz. Bu çiftliğin tüm yönetim ve düzeninden biz sorumluyuz. Gecemizi gündüzümüze katıp sizin sağlığınızı koruyoruz. Bu sütleri sizin uğrunuza içiyor, bu elmaları sizin uğrunuza yiyoruz. Biz domuzlar görevimizi yeterince yerine getiremezsek ne olur biliyor musunuz? Jones geri gelir. Bundan en küçük bir kuşkunuz olmasın yoldaşlar" der.
***
Birileri hep bir şeyleri bizim iyiliğimiz için yaptığını söyler. Bizim için saraylarda oturur, bizim için lüks arabalara biner, bizim için kanallar açar, bizim için sözleşmeleri iptal eder, bizim için ihaleleri yandaşlara verir, bizim için torunlarımızı bile ekonomik olarak boyunduruk altına alacak anlaşmalara imza atar, bizim için pudra şekeri çeker ve bizim için aldığı para karşılığında doğanın yok olmasına göz yumar... Doğayla birlikte yok olan insandır, umurlarında bile olmaz...
***
Kuraklık, günümüzün en önemli sorunlarından biri. NASA'nın yeraltı kaynaklarının azaldığına dair açıklaması durumun ciddiyetini işaret ediyor. Göllerin, nehirlerin, barajların durumu ortada... Bu yüzden, vizyon sahibi, liyakatlı insanlarla çalışmaktan uzak olan belediyeler ancak bugünlerde bu durumun üzerine eğilmeye başladı, arka arkaya çalıştaylar organize edildi. Hükümetin bu durum karşısında ne yaptığını ise anlatmaya bile gerek yok. Oysa, adım adım bu noktaya geleceğimiz yıllar önce rahatlıkla tahmin edilebilir, projeler buna göre yapılabilirdi. İklim krizi kapımızda, su savaşları 'geliyorum' diyorken, kuraklık büyümeye devam ediyor...
Kuraklığı en iyi anlatan eserlerden biri, Franz Kafka Ödülü sahibi Çinli yazar Yan Lianke'nin şiirimsi kısa romanı 'Günler Aylar Yıllar'. Hikaye, Balou Sıradağları'nda kuraklık sonucunda köylülerin terk ettiği bir köyde geçer. Köyde sadece bir yaşlı adam, bir kör köpek ve tek bir mısır fidesi kalmıştır.
Yaşlı adam ve köpek bir umuda sarıp sarmalanmış mısır fidesinin büyümesi için çalışır durur. Yakıcı güneşe karşı suyunu, gölgesini eksik etmezler. Her an bir sonrakine benzemeye başlarken bir gün ihtiyarın ağzından şu cümleler dökülür: "Öldükten sonra eğer bir hayvan olarak yeniden doğarsam, sen olarak doğmak isterim, eğer sen de bir insan olarak yeniden doğacak olursan, benim oğlum olarak doğabilirsin, böylece birlikte yaşamaya devam edebiliriz.”
Ve yine ihtiyar bir gün Tanrı ile pazarlığa girişir.
BM verilerine göre her gün kıtlıktan ve açıklıktan 25 bin kişinin öldüğü bir dünyada ne dileyebilir ki ihtiyar?
Ellerini açarak şöyle seslenir: "Göğün babası, biraz tahıl ver de şöyle birkaç gün daha yaşayım. En azından köpekten daha çok yaşamama izin ver de o öldükten sonra gömmek için iyi bir yer bulabileyim ona. Cesedini sıçanlar parçalamasın. Böylece bir sonraki hayatında yeniden yürüyebilir bu dünyada. Köpek öldükten sonra bu mısır fidesinin olgunlaşmasını görmeme de izin ver. Ben sırf onun için kaldım bu dağ başında. Hasat kaldırmama da izin vermelisin. Bir sonraki yağmurda kuraklıktan kaçanların köye dönmesini görmeme de izin ver ki bu mısır koçanını köylülere teslim edebileyim."
Biz, insanoğlu; yaşamayı bu kadar severken doğayı yok ederek kendi bindiğimiz dalı kesiyoruz.
İnsanoğlu'nun yeni bir dünya arayışını anlatan film 'Yıldızlararası'nda şu cümle umut vericidir: Bir yolunu bulacağız, hep bulduk.
Umudumuz, başta kendi gezegenimizi kurtarmak üzerine olsun.
Ve Hayvan Çiftliği kitabındaki "4 ayak iyi, 2 ayak kötü" şarkısını tutturan koyunlar gibi olmayalım.