Hayvanları seven herkes; hayvanların yaşam hakkına saygı duyulmasını, hayvanların güvende, aç ve açıkta olmadıkları kaliteli ve mutlu bir yaşamları olmasını istiyor. Bu paydada herkes buluşuyor. Bu amaçla çalışıyor. Müthiş özveride bulunuyor.
Ancak hayvanseverler ve hayvan aktivistleri arasında “hassas” diye tanımlanabilecek; bazen insanları karşı karşıya getiren konular var.
Bu tartışmalı konuların başında agresif yapıdaki hayvanlar geliyor.
Geçtiğimiz hafta her hayvanın kolayca “agresif” diye yaftalanmasının ve barınaklara tıkılmasının ne kadar adaletsiz olduğundan söz etmiştim.
Bu hafta ise gerçekten agresif olan, agresif olduğu bilinen hayvanları ve böyle durumlarda ne yapılması gerektiğini konuşalım.
***
Maalesef “agresif” hayvanların sokakta yaşamlarını sürdürmeleri -bana göre- doğru değil.
Şimdi bu satırları okuyanların bir kısmının “Nasıl böyle bir şey dersin” diye öfkelendiklerini tahmin ediyorum.
Ama izin verin açıklayayım.
“Agresif” tanımlamasına giren hayvanlar; hem insanlara hem de o çevrede yaşayan diğer hayvanlara zarar verecek potansiyele sahiptir.
Mesela karşımızdaki agresif bir sokak köpeği; diyelim ki kendinden zayıf bulduğu ya da kendisine tehdit olarak gördüğü hayvan ve/veya insanları ısırıyor.
Şimdi bu köpeği sokakta bıraktığımızda iki dezavantajlı sonuç çıkıyor karşımıza:
Birincisi; diğer sokak hayvanlarının yaşamlarını tehlikeye atmış oluyoruz. Hani yaşam haklarını savunduğumuz, güvenli ve huzurlu bir yaşam geçirsin istediğimiz diğer canlar vardı ya, onları...
İkincisi ise; insanlar açısından yarattığı riskli durum. İnsanların fiziki açıdan zarar görmeleri bir yana; agresif hayvanların sokakta yaşamasına izin vermek, genel olarak sokak hayvanlarına bakış açısına zarar veriyor. Hayvanları sevmeyen ya da hayvanlardan çekinen insanların, tüm hayvanları agresif ve tehlikeli olarak görmelerine yol açıyor. Bunun sonucunda sokaktaki uysal, uyumlu, sakin hayvanların da yaşamlarını ve huzurlarını tehlikeye atıyoruz.
Aslında hayvanlardan değil insanlardan örnek vermeli.
Mesela bir insan bir diğerini öldürse, taciz etse ya da yaralasa; onun yeri hapistir, değil mi?
Peki agresif bir sokak köpeği başka bir köpeği veya kediyi öldürürse, yaralarsa; bir insanı, bir çocuğu ısırırsa? Onun yeri yine de sokaktır demeye devam mı etmeliyiz?
Hayvanseverlerin sokak hayvanlarına bakış açısını değiştirmek için çırpındığı zamanlardan geçiyoruz. Bireysel ya da sivil toplum örgütlerince reklam filmleri, afişler, broşürler, sosyal medya paylaşımları ile “sokaktaki canların da yaşam hakkı vardır” mesajı veriyoruz. Ama hayvanları savunurken bazı çizgilerimiz olmalı. Kaş yapayım derken, göz çıkarmamalı.